Tokyo’da Halloween kutlamalarında Türk – Kürt kavgası damgası
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (bilgileriniz gizli tutulur).
Not: Günün fotoğraf sergisi, Ansel Adams’dan Jeanloup Sieff’e uzanan ve Edward Weston, Ruth Bernard gibi 8 ustanın eserlerinin 8 Kasım’a kadar gösterimde olduğu Ricoh galerisindeki sergi hakkında. Bilgi, yazının sonunda.
Bu seneki Cadılar Bayramı (Halloween), son yıllarda artık bir gelenek haline geldiği gibi özellikle gençlerin mekanı olarak bilinen Shibuya semtinde coşkuyla kutlandı.
Halloween bir Japon geleneği değil ama, Noel bayramı, sevgililer günü, anneler günü gibi her yıl keyifle yad edilen bir adet Tokyo’da. Hazırlıkları haftalar önceden başlıyor ve minik okul çocuklarından yetişkinlere kadar her yaş gurubundan ve soysal statüden insanlar tarafından özellikle de şehrin popüler merkezlerinde şatafatla kutlanıyor.
Çocukların bayramı, fantezi dünyası
Bayramları en çok çocuklar sever. Cadılar Bayramı’nı çocuklar ve çocuk olmak isteyenler daha çok sever çünkü özünde Halloween bir çocuk bayramıdır. Fantezi ve korku filmlerinde görülen hortlak, büyücü, cadı gibi gerçek üstü karakterlerin kılığına girmiş miniklerin ve yetişkinlerin türlü yaramazlığı ve muzipliği yapabildiği ve hoş görüldüğü bir festivaldir.

Halloween özünde bir çocuk bayramı (eski Halloween’lerden, 2012)
Fantezi özelliğinden dolayı Halloween’i dev bir kıyafet balosu olarak kutluyor Japonlar. Bu nedenle de yaratıcılığın ve hayal gücünün sınırlarını zorlamak serbest. Bir manga-anime cenneti olan Japonya’da bence cadılar bayramı bu nedenle seviliyor. İnsanlar hem istedikleri roman kahramanının kılığına girebiliyorlar, hem de günlük yaşam içinde, normal sokak ve caddelerde bu kostümler içinde serbestçe dolaşabiliyor, her türlü şaklabanlığı da yapabiliyorlar.

Bir AVM’de eski zaman prensesleri gibi giyinmiş insanlar çıkabilir karşınıza

Veya caddede karşıdan karşıya geçerken
Cadılar bayramı deyince Shibuya
Tokyo’nun Shibuya semti cadılar bayramında tıklım tıklım dolar, birbirinden ilginç kostümleri giymiş insanlar doğaçlama geçit töreni yaparlar. Bazıları profesyonel diğerleri amatörce yapılmış makyajlar ile binlerce katılımcı cadılar diyarına gider. Ana meydan ve ara sokakları tıklım tıklım olur.

Kaynak: theatlantic.com, Shibuya’da Haloween kıyafeti ile poz verenler. REUTERS/Thomas Peter – RTX1U3GB

Geçen seneki Halloween günlerinden Shibuya

Geçen sene Sibuya’da miyavlayan kedi-hatunlar
Cadılar bayramında olağanüstü polis önlemi
Bu sene de Shibuya 31 Ekim günü hınca hınç dolmuş. Bu seneki kutlamalarda 800 çevik kuvvet polisi görev yapmış. Rivayete göre polis sayısı iki katına çıkarılmış ve güvenlik güçleri alarma geçirilmiş. Neden böyle olmuş? Bazı haber ve analizlere göre 25 Ekim’de Türkiye’nin Tokyo büyükelçiliği önünde çıkan Türk-Kürt kavgasından sonra Halloween’de canlı bomba eylemi yapılma ihtimali yükselmiş. Yabancı uyruklu pek çok kişinin üstelik dev bir kıyafet balosunda bir araya gelmesini Tokyo polisi “potansiyel tehlike” olarak görmüş.

Shibuya’da polis kalabalığı kontrol etmeye çalışıyor (kaynak: Twitter aleminden Hiroko Tabuchi’nin attığı bir mesajdan)
Türk büyükelçiliği önünde mahalle kavgası
1 Kasım seçimleri tüm yurtdışı temsilciliklerimizde olduğu gibi Tokyo büyükelçiliğinde de 25 Ekim Pazar günü yapılmıştı. Tüm dünyada olaysız ve sorunsuz geçen seçim topu topu 3600 Türk’ün yaşadığı Japonya’da utanç verici bir rezalete sahne oldu. Büyükelçilik önünde Türkler ve Kürtlerin birbirine girdiler sokak savaşı çıktı. İkisi polis 12 kişi yaralandı.
O gün sabahtan Sendai’de idim. Öğleye doğru karıma, ki Japon’dur, telefon geldi. Bir arkadaşı televizyondan izlemiş panik halinde arıyordu. Türk büyükelçiliği saldırıya uğradı zannetmiş.
Oysa durum farklıydı. Japonya’da az görülen, hatta hiç olmayan bir şey yapmıştı bir gurup Türkiye vatandaşı. Sokak ortasında birbirlerine girmişler taşlı sopalı mahalle kavgası çıkarmışlardı. Olay o pazar günü Japonya’da büyük yankı yaptı bütün haber kanallarında detaylı olarak verildi. Aşağıdaki Youtube videosundan detayları izleyebilirsiniz.
Her iki taraf da kavgayı diğer gurubun başlattığını söylüyor. Türk vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyan ve oy kullanmaya gelen Kürtler Nagoya’dan gelen bir gurubun durup dururken nedensiz kendilerine saldırdığını söylüyor. “Biz arabada kendi halimizde otururken gelip saldırdılar” diyor. Türkler ise Kürt kökenli vatandaşların YPG bayrağı açtığını, Türk bayrağını indirmeye çalıştığını bu nedenle olayların kontrolden çıktığını söylüyor. Olayı anlayamayan Japonlar ise “Kürt asıllı Türkler ile öyle olmayan başka Türkler arasında arbede çıktı” diye haberi verdi.
Konuştuğum görgü tanıklarına göre olay YPG bayrağı açılması ile başlamış. Ama aslında kavganın neden başladığı o kadar önemli değil. “İran-Irak savaşını kim çıkardı” sorusuna hangi okuyucu net bir cevap verebilir? Bu olay da ona benziyor. 7 Haziran seçimlerinde Japonya’dan %60 HDP oy oranı çıkmıştı. Bu durumu propaganda amacı olarak kullanmak isteyen Kürt asıllı vatandaşlar ile, olayı namus meselesi yapan milliyetçi guruplar birbirlerine bilenerek gitmişler.
Bu kavga iki gün içinde unutuldu gitti. Sıradan Japonlar anımsamıyor, konuşmuyor bile. Utancı ise bize kaldı çünkü “derin Japonya” hep hatırlayacaktır. Yüzünüze söylemeseler bile artık tarihe geçti. Somut bir sonucunu da geçen hafta sonu Halloween kutlamalarında gördük: Japonlara canlı bomba olabilir endişesi yarattık.
Seçim sonucu ise şöyle oldu– HDP gene en fazla oyu aldı ama oran %60’dan %46.7’ye düştü. Daha fazla oy kullanan oldu herhalde.
Tekrardan cadılar bayramı
Tokyo’nun değişik yerlerindeki kutlama ve partileri düzenleyen tek bir organizatör yok. İnsanlar doğaçlama geliyor ve eğleniyorlar. Sadece 31 Ekim akşamı değil, kostümlerini haftalar öncesinden giymeye başlayanlar var. Kutlamalar Shibuya ile sınırlı da değil, Shinuku ve diğer merkezlerde de sokaklar acayip ve renkli kıyafetler ile dolaşan insanlarla dolu.

Shinjuku’dan bir Halloween esntantanesi (kaynak: Mio Coxon Tweeter feed)
Klimax denilen heyecanın ve çılgınlığın tepe yaptığı gün 31 Ekim. Birbirinden güzel ve aykırı Halloween fotoğrafları için —-> bu llinki tıklayın.
Bir de Facebook’da şöyle bir video var geçen yılki Halloween’de çekilen fragmanlardanyapılmış, 10 dakika, iyi seyirler.
Günün sergisi- Siyah Beyazın ustaları
8 Kasım’a kadar Ginza Ricoh galerisinde Ansel Adams, Edward Weston, Wynn Bullock, IZIS, Ruth Bernhard, Cecil Beaton, Jaques Henri Lartigue, ve Jeanloup Sieft fotoğrafları sergileniyor. Fotoğraf sanatını sevenlerin kaçırmaması gereken bir sergi.
Ansel Adams fotoğrafta “zone sistemini” geliştiren efsane fotoğrafçı. Bu teknik siyah beyaz fotoğraflarda beyazların tam beyaz, siyahların da tam siyah olarak pozlanması için gerekli hesaplamaları veriyor. Ama Adams aynı zamanda fotoğrafta baskının ve arşivleme kalitesinin önemini de kavrayan kişi. Yazdığı üç kitap (The Camera, The Negative, The Print) tüm fotoğrafçılara rehber olmuştur.
Sergide Ansel Adams’ın 7 eseri yer alıyor.
Sergide benim en beğendiğim baskı J.H. Lartigue’nin 1930 yılında çektiği Renee Perle baskısıydı.

J.H. Lartigue’nin vizöründen 1930 yılında Renee Perle (kaynak: internet)
“Best of monocrhome” sergisi 30 Eylül’de açıldı. 8 Kasım’a kadar Ginza Ricoh galerisinde görülebilir. Adres ve harita için burayı tıklayın. Arzu edenler sergilenen baskıları satın da alabilirler. Ansel Adams baskıları (Man Ray studio tarafından yapılmış printler) 60.000 Yen. En pahalı eserler Edward Newton baskıları (ortalama 300.000 Yen).

Edward Weston’un “Juniper” fotoğrafı
Sergide yer alan fotoğrafların listesi( her isim aynı zamanda internette yer alan bir görsele bağlantıdır, tıklayıp erişebilirsiniz):
Ansel Adams (1902-1984)
Cathedral Park and Lake, 1944
Early Morning Merced River, 1950
Moon and Half Dome, 1960
Yosemite Fall, 1936
Moonrise from Glacier Point, 1959
Oak Tree, Snow Storm, 1948
Fotoğraf sanatının belki de en iyi ve yaygın bilinen emekçisi Ansel Adams hakkında internet üzerinde sayısız kaynak var. Benim tavsiyem üç kitabını, yani The Camera, The Negative, ve The Print eserlerini okumanız.
Cecil Beaton(1904-1980)
Self Portrait, 1951
Garry Cooper, 1931
Costume for My Fair Lady (1963)
Hakkında biyografi (ingilizce) . Vouge dergisinin hazırladığı Cecil Beaton internet sayfası. FT’de hakkında 2015 yılında Annie Leibowitz tarafında düzenlenen kitabı hakkında çıkan yazı, The Telegraph’da çıkan yazı. Portrelerini anlatan New Yorker yazısı.
Ruth Bernhard (1905-2006)
In the circle, 1934
Classic Torso with Hands, 1962
Dropped Torso, 1962
Ruth Bernhard hakkında güzel bir biyografiyi photographywest.com sitesinden bulabilirsiniz. Aynı sitede fotoğraflarına bağlantı da veriliyor. 2005 yılında henüz hayatta iken 98 yaşında yapılan röportaj için buraya tıklayın. Vefatının ardından New York Times’da çıkan yazı burada.
Child in forest, 1951
IZIS (1911-1980)
Foire du Trone, Paris, 1959
Hyde Park, 1953
Designs for the ceilings of the Paris Opera by Marc Chagall, 1963
Marc Chagall on sketches (2 adet)
ISIZ hakkında bir blogdan sanatçı hakkında daha fazla bilgiye buradan erişebilirsiniz.
J.H. Lartigue (1894-1986)
Renee Perle, 1930
Galerideki tek J.H. Lartigue eseri benim bu sergide en beğendiğim baskı idi. Diğer eserlerinin görselleri internet aleminde bulunabilir. Ben atgetphotography.com’daki düzenlemeyi beğendim. Tıklayın erişin. The Independent gazetesi sanatçının özel hayatı ile ilgili 2013 yılında bir makale yayınlamış. Burada bulabilirsiniz.
Jeanloup Sieft (1933-2001)
Montmartre cemetery, 1963
Sculpture of Cesar, 1994
Louis Armstrong, 1955
Depeche Mode, 1966
Jeune femme pensive regardant ses chaussures, Paris, 1979
Couple inquiet, 1972

Kaynak: Christies
Sanatçı ve eserleri hakkında detaylı ve kapsamlmaya buradaki bağlantıdan erişebilirsiniz. Vefatının ardından The Guardian’da çıkan yazı burada. Kadın fotoğrafları çekerken kullandığı stil hakkında bu bağlantıda güzel bir yazı var. Vouge magazine’deki sayfası. Sanatçının bir başka biyografisi de hamiltonsgallery.com’da. Tumbler’da da bir sayfa var.
Edward Weston (1886-1958)
Juniper, Lake Tenaya 1937
Kelp, China Cave, Point Lobos 1940
Nahui Olin portresi, 1923
Fotoğraf sanatı öncülerinin en önemli isimlerinden. Biyografisi için burayı tıklayın. The Guardian’ın hakkında yazdığı ve “neslinin en büyük Amerikan Fotoğrafçısı” başlığını taşıyan yazı için burayı tıklayın.

Oiln portresi, Edward Weston

Ricoh galerisinden sergi görüntüsü
Ricoh galerisindeki sergi hakkında çıkan bir yazı (Japonca) burayı tıklayın okuyun.
Japonya’da yaşayan Kürt popülasyonu hakkında size daha önce bir soru sormuştum ama cevap vermediniz.
https://japonyabulteni.com/2015/07/15/10-soruda-hayao-miyazaki-ne-yapiyor-neler-dusunuyor/
Japonyada yaşayan Kürt nüfusu ve Türk nüfusu hakkında ne düşünüyorsunuz? Büyük bir çoğunluğu işçi ve sırf daha fazla para kazanmak için orada. Almanyadaki Türkler gibi yani Tabii daha iyi yaşam koşulları da etken.
Bu konularda da bir yazı yazabilirsiniz…
Daha önce yaptığınız yorumu gördüm. Japonlar farklı kültürlere toleransla yaklaşır, sorun çıkartmadıkları sürece. Bu nedenle 25 Ekimde büyükelçiliğin önünde çıkarttığınız kavga sizin aleyhinize olacaktır. özellikle eğer Türkiye bir şikayet yaparsa.
Merhabalar, yanıtınız için teşekkürler.
Öncelikle ben
1.Japonya’da yaşamıyorum.
2. Kürt değilim.
3. Kavga çıkarmadım.
Japon kültürüne meraklı olduğum için, bu bloga ulaşmıştım. Bu yüzden yazılarınızı takip ediyorum. Benim merak ettiğim şey, uzun yıllardır Japonya’da yaşayan birisinin kendi ülkesinden gelen vatandaşlar hakkındaki görüşüydü.
Mesela “Tokyo’nun Kore mahallesinde bir gezinti” isimli yazınız güzeldi. Acaba Türkiye’den gidenlerin durumu nedir diye merak etmiştim. Hepsi bu.
Selamlar,
Açıklama için teşekkür ederim. Ayrıca her okur tabi ki soru sorma ve yorum yapma hakkına sahiptir, email adresi ve bu köşe bu nedenle var. Yorumunuza yazdığım cevap kabaca ve önyargılı olmuş özür dilerim.
Japonya’daki Türkler homojen bir gurup değil, hem cemiyet olarak hem de tarihi gelişme olarak. Rus ihtilalinin ardından gelen Kazan Türk ve Tatarları var. Bu cemiyet hem varlıklı olmaları sebebi ile hem de kültürel kimliklerinin korumak istemeleri ve bu yönde çaba ve para harcamaları nedeni ile Japonya’daki Türk varlığına önemli katkılar bulundular. Daha sonra bu temel üzerine güçlü bir yapı inşa edilemedi ama şehrin en kıymetli yerinden yapılan gayrı menkul gibi bağışlar nedeni ile mesela bir Türk Cami’si yapıldı.
Bugünkü Türk cemaati ise bölünmüş durumda. Ekonomik hayatta Kore cemiyetinin varlığı ve nüfuzunun 1000’de biri kadar bile yokuz. Büyük çapta iş kuran işadamları yok. Aslında kendi tercihi ile ticaret yapan Türk sayısı bir elin parmaklarını bile geçmez. öğrenci nüfusu çıkarırsak geriye Saitama’da yaşayan Kürt kolonisi ile onun dışındakiler kalıyor. Kürt kökenli Türkiye vatandaşlarının Türkiye’yi şikayet ederek ve kötüleyerek Japonya’ya geliş sürecini herkes gibi ben de televizyondan yakından izledim. Bir hayli program yapılmıştı o zaman. 10-15 sene öncesinden bahsediyorum ki galiba ilk ayak basmaları 1996 yılında olmuştu. Sonra zaman zaman değişik kaynaklardan Saitama’yı duydum. Kürt kökenli vatandaşların geliş süreçleri “Türkiye’ye iade ederseniz bizi öldürecekler” şeklinde oldu. Detayları bilmiyordum.
Daha sonra Karadeniz’den (Ordu’dan diye duydum) gelen bir gurup Türk çeteleşerek vandalizm yapmaya başladı. Öyle ki 2000’li yılların başında Japonya’da suç işleyen en büyük yabancı gurubu Türklerdi. Sayıca Çinliler birinci Türkler ikinciydi ama yüzde hesabında Türkiye’nin daha yüksek olması gerek. Polis kayıtlarında vardır. O yıllarda bu bilgiye tesadüfen ulaşmış ve çok şaşırmıştım. Turkiye’nin Karadeniz bölgesinden gelip Nagoya’da yerleşmiş vatandaşlardı bunlar. Otomatik içecek satan makinaları soyuyorlardı. Sonunda polis bir kısmını hapise koydu, diğerleri sınır dışı edildi diye duydum. Ama bir gurubun Japonya’da kalmış olması gerek. 25 Ekim’de kavgaya karışan gurubun içinde Nagoya’dan gelenler de varmış belki bu vatandaşlar olabilir.
1990’lı yılların ortalarında Tokyo’da birden bire binlerce Iranlı peydahlanmıştı. Bir ara Harajuku tamamen İranlı doluydu, hınca hınç, yollarda yürünemezdi. Hepsi ucuz ve sigortasız, güvensiz işlerde çalışırlardı, Japonların çalışmak istemediği işlerde. Bir de telefon kartı kopyalama işine girdiler, o zamanlar bu işten KDDI bayağı bir para kaybetti diye biliyorum. Sonra Japon polisi birden bire hepsini toparladı ve sınır dışı etti çünkü huzuru bozmaya başlamışlardı, kavga çıkarıyorlardı ve telefon kartı işi yolula büyük bir şirkete rahatsızlık vermişlerdi. Bir de Harajuku yaşanmaz hale gelmişti. Kolay değil 10.000’e yakın iranlı.
25 Ekim büyükelçilik kavgası Türk imajına büyük zarar verdi. Serkan Anılır vakası kadar kötü bir vakadır. Ama bunlar da geçer.
Koreliler gibi süreklilik sağlayan, homojen ve ekonomik olarak köklü bir geçmişimiz olmadığı için bir Kore mahallesi yok. Saitama’da Warabi bölgesinde Kürt kökenli vatandaşlar oturuyor. öyle ki buraya “Warabistan” diyorlarmış. Kore mahallesi gibi şehrin içinde ve renkli bir yer değil. Yani turistik bir yer değil. Gidip görmedim televizyonda izlediğim ve internette bulduğum kadar.
japonya’daki Türkler ve Koreliler arasında bir kıyaslama yapmak gerekirse sanırım şunu söyleyebilirim. Kore yarımadası Kuzey ve Güney olarak bölünmüş durumda. Kuzey Kore terörist bir ülke olarak biliniyor, ve uluslararası tanınma satüsü yok. Güney Kore bildiğimiz Kore. Kore’yi kolonize eden ve bölünme şartlarını hazırlayan ise Japonya diye bilinir. Bu nedenle Kuzey Kore Japonya’ya diş biliyor, Güney Kore ile arasında sorunlar var. Ama ben bugüne kadar hiç bir Koreli vatandaşın veya Kore asıllı Japon vatandaşının memleketlerini kötülediğini görmedim. Aksine Kuzey Kore ekonomisini ayakta tutan paranın önemli bir bölümünün Japonya’daki Kore asıllılardan gelir.
Vakit ayırıp cevap verdiğiniz için teşekkür ederim. Japonyayla ilgili bilgilerim internetten ulaşabildiklerimle kısıtlı. O yüzden birinci ağızdan, öznel yorumları merak etmiştim.
Sitenizi ilgiyle takip ediyorum. İşiniz gücünüz arasında böyle açıklayıcı yazılar yazmanız güzel.
Tekrar teşekkürler, sağlıcakla kalın.