Türk-Kürt kavgasından sonra derin Japonya’nın reaksiyonu

Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (bilgileriniz gizli tutulur).Günün fotografı yazının sonunda.

Dün, Japonya’da da yaşamış yıllardır bu ülkede ticaretle uğraşan bir dostumla konuştum. Telefondaki sesi dertliydi ve sitem içindeydi. “Çok kötü oldu bu büyükelçilik önündeki kavga değil mi?” diye sordu. “Evet maalesef” dedim. Türkiye’nin ve Türk veya Kürt kökenli tüm Türkiye vatandaşlarının imajına kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük bir darbe vurduğunu tekrarladım. Etkileri uzun vadede ve yavaş yavaş çıkacak bir darbe.

Telefondaki dostum devam etti, “Sen çok haklıymışsın derin Japonya bunu unutmaz derken” dedi. Bu blogda yazdığım yazıdan bahsediyordu. Cadılar bayramında (Halloween) Japon polisi olağanüstü önlemler almıştı. Sebebi de Türklerle Kürtlerin sokak ortasında tekme tokat kavga etmelerinden sonra yetkililerin değişik kıyafetlerle Halloween’i kutlamaya ve eğlenmeye gelen kalabalıkların arasına teröristlerin sızarak canlı bomba patlatma ihtimalini göz önüne almasıydı.

O yazımda “… utancı ise bize kaldı çünkü “derin Japonya” hep hatırlayacaktır. Yüzünüze söylemeseler bile artık tarihe geçti.” diye yazmıştım.

Bu işadamı neden beni haklı bulduğunu bir sonraki cümlesinde söyledi. “Shinjuku’daki İsetan’da bir sergimiz vardı Ocak ayında bu olay yüzünden iptal ettiler” dedi.

Afalladım. Kuruluşu 1886 yılına kadar giden İsetan 130 yıllık geçmişi ile Japonya’nın en prestijli mağazasıdır. Bu mağazada ürün satabilmek bir ayrıcalıktır. Benim bildiğim kalıcı Türk markası yakın zamana kadar hiç olmadı. Son bir yıldır bir mucize yaratan bir marka var. Bu dostumun bahsettiği Ocak ayında yapılacak bir gıda sergisiydi. Türk mallarını teşhir edeceklerdi.

“Neden” diye sordum. “Mağazayı basmaya gelirler, Türk bayrağı olacak ya kavga çıkaran olur diye korkmuşlar” diye cevap verdi. Bir de imajın bozulmasında çekiniyorladı her halde.

Shinjuku Istean Mağazası (kaynak internet)

Shinjuku Istean Mağazası (kaynak internet)

İsetan tek değil

Bu olaydan bir-iki hafta sonra Tokyo’da 4 kadar restoranı olan bir işletmecinin işyerine gündüz vakti üniformalı polisler gelmiş. ” Sen misin sahibi” demişler. Sonra da “burada çalışan Türklerle Kürtlerin adını ver” diye sormuşlar. Restoran sahibi işletmeci, ki bir hayli genç bir arkadaşımızdır, “Türkiye’de Türkler ve Kürtler diye ayrım yapılmaz, Türk pasaportu taşıyan herkes vatandaştır” diye geri yollamış polisleri ama siniri bir hayli bozulmuş.

Hemen bir parantez açıyorum. Japonya’da polisin bu şekilde gelip de sorgulaması hayra alamet değildir. Her işletmeye öyle elini kolunu sallayıp da girmezler. Parantezi kapatıyorum.

Bir başka tanıdığım, ki kendisi de entellektüel bir işadamıdır, hafta başında tesadüfen metroda meşhur Japon orkestra şefi Seiji Ozawa ile yan yana düşmüş. Çok heyecanlanmış tabi. 1935 doğumlu Seiji Ozawa yaşayan bir efsane. Onlarca uluslararası ödül sahibi dünyanın en meşhur orkestra şeflerinden birisidir. Boston Senfoni orkestrasını yönetmiştir. Yaşamının 50 yılına yakın kısmı Japonya dışında geçmiş bir müzisyen.

Haliyle arkadaşımız sormuş, acaba Türkiye’de bulunmuş mu diye. Bulunmamış. Bizimki bastırmış; Türk müziği dinlemiş mi, ne düşünürmüş falan. Türk müziğini de bilmiyormuş Ozawa. Sonra birden durmuş ve “Ama şeyi duydum..” demiş. Arkadaşımızın içini tatlı bir pır pır sevinç kaplamış. Herhalde Fazıl Say diyecek diye düşünmüş. Oysa Ozawa şöyle eklemiş; “Tokyo büyükelçiliği önünde kavga çıkarmışsınız” diye devam etmiş, kendi vatandaşlarınız tekme tokat birbirine girmiş falan.

Arkadaşımız üzülmüş tabi. Japonya’nın bir numaralı entellektüelinin Türkiye denince aklına gelen şeyin bu olduğundan. Konuşmaya devam etmişler inecekleri metro durağına kadar ama hayal kırıklığı yaşamış.

Okulda küçücük çocuklara sorulan soruları düşünüyorum. Sanki başka bir gezegenden gelmişler gibi. Bir tanıdığım anlattı, 90 yaşımdaki kayınvalidem, konu komşu yaralanıp yaralanmadığımı soruyorlar demişti.

Bir başka duyduğum gelişme de şu. Bu sene Türk-Japon dostluğunun 125inci yıl dönümü. İki ülkenin yakınlaşmasına vesile olan olay ise bir trajedi. Osmanlı donanmasına bağlı Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya seyahatinden dönüş yolunda Kushimoto açıklarında fırtınadan batıyor, hayatta kalan denizcilerimize çevredeki Japonlar çok fakir olmalarına karşın yardım ediyorlar. Ayrıca Kushimoto halkı 100 yıldır şehitlerimizin anıtına da sahip çıkıyorlar. Ertuğrul faciasını konu alan bir film yapıldı. Japonya’da 5 Aralık’da vizyona girecek.

Ertuğrul Fırkateyni’nden geriye kalan kalıntıların su yüzüne çıkarılması amacıyla yedi sekiz yıldır bir çalışma yürütülüyordu. Türkiye’den gelen dalgıçlar, su altı arkeologları bu projeyi hayata geçirdiler. On milyonluk tirajı ile Japonya’nın ikinci büyük günlük gazetesi olan Asahi Shinbun’un haftalık çıkardığı Aera dergisi bir sayısını bu su altı dalışlarını yapan ve projeyi hayata geçiren ekibe ayırmayı planlamıştı. Ama elçilik önündeki “bin yılın rezaleti” olarak tarihe geçecek olayı görünce vazgeçmişler.

Benim müşteri ve tanıdıklarım da soruyor. Geçiştiriyorum. Üstünde durmuyor, ciddiye almaz gibi yapıyorum durum gayet ciddi olmasına karşın. “Türkiye geniş bir coğrafya, her çeşit adam var, bazıları bayrak ve seçim konularında çok hassas, hoş olmadı tabi keşke yapmasalardı” diyorum. Ama Japonlar bu tip rezaletleri bir kültüre mal ederler. Normal bir tepkidir bu. Sonuçta bir iki kişinin kavga etmesinden değil 700 kişinin taş-sopa-tekme-tokat mahalle kavgası yapmasından bahsediyoruz. İki Japon polisi ağır yaralandı.

Kavgadan bir görüntü. Bu görüntüler 25 Ekim günü tüm gün saatlerce yayımlandı

Bu görüntüler 25 Ekim günü tüm gün saatlerce yayımlandı

Neler olmuştu?

Japonya’da yaşayan Türk vatandaşları 25 Ekim tarihinde Tokyo’daki Türkiye Büyükelçiliğinde oy kullandılar. Görgü tanıklarına göre oy kullanma işlemi başladığı sırada sabah saatlerinde Kürt kökenli vatandaşların tahrik etmesi sonucu Türklerle Kürtler arasında kavga çıktı ve kısa sürede bu kavga büyüdü. 600-700 kişinin birbirine girdiği, imajın paramparça yerlere düştüğü Türkiye’nin rezil olduğu bir olaya döndü. Sokak ortasında taşlı sopalı birbirlerine giren vatandaşlarımız ikisi polis 12 kişiyi yaraladılar.

Kavgaya karışan ve kendini "Kürt" olarak tanımlayan bir Türkiye vatandaşı. Oy kullanmaya geldim arabada oturuken üzerime saldırdılar diye röportaj veriyor.

Kavgaya karışan ve kendini “Kürt” olarak tanımlayan bir Türkiye vatandaşı. Oy kullanmaya geldim arabada oturuken üzerime saldırdılar diye röportaj veriyor.

Tüm dünyadaki temsilciliklerimizde seçim olaysız ve sorunsuz geçmişti. Topu topu 3600 Türk’ün yaşadığı Japonya’da bu oldu. Olay o pazar günü Japonya’da büyük yankı yaptı bütün haber kanallarında detaylı olarak verildi. Aşağıdaki Youtube videosundan detayları izleyebilirsiniz.

Kürtlerden ve Türklerden gelen açıklamalar

26 Ekim tarihinde Tokyo merkezli “Türkiye-Japonya Kültürel Diyalog Derneği” (Japonca kısa olarak “Nittokai” diye anılır) adlı kuruluş websitesinde kısa bir açıklama yayınladı. Türkiye’nin iç siyasi sorunlarının Japonya’nın iç huzurunu bozacak şekilde şiddet ve kavga noktasına gelmesini talihsizlik olarak tanımlayıp, bir kere daha olmaması, soruların diyalogla çözülmesini istediklerini yazdılar.

Nittokai cemiyetinin Türkiye Büyükelçiliği ile ilgisi veya bağlantısı yoktur. Cemaat bağlantısı vardır.

Kendisini “Japonya Kürt Kültür Derneği” olarak tanıtan bir gurup 27 Ekim’de Facebook üzerinden bir bildiri yayımlayıp basın toplantısı düzenleyeceğini ilan etti. Aynı Facebook hesabı üzerinden de 29 Ekim’de yani Cumhuriyet Bayramında bir açıklama yayımladı.

Aynı gün, yani 29 Ekim’de Japon Ulusal Meclisi’ne bir senatörle görüşmeye gittim. Görüşmemiz ister istemez 25 Ekim olaylarına geldi. “Kürtler bize bir açıklama gönderdiler” dedi ve bana faksın kopyasını verdi. Reklam olmasın diye buraya koymuyorum.

Facebook’daki açıklamadan farklı içerikte ama uzun, bir sayfalık bir metin. Kürtlere saldıranların aşırı sağcı İslamcı nasyonalistler olduğunu falan yazmışlar. Kürtler Islam Devletine karşı savaşıyor biz islamcı değiliz diye ekledikten sonra Japonya’ya mecburiyetten geldiklerini burada kalmaya meraklı olmadıklarını iltica etmeye çalışmadıklarını belirtmişler. Türkiye’ye dönersek bizi öldürecekler zulm yapacaklar demek istiyorlar. Japonya- Kürdistan Dostluk Derneği adına Akinobu Kinoshita isimli bir şahıs tarafından imzalanmış.

Bu faks 26 Ekim sabahı saat 04:39’da yani Elçilik önündeki kavgadan yaklaşık 16 saat sonra 03-5689-2371 numaralı bir yerden gönderilmiş. Bu numara nikkyokai adlı bir örgüte ait. Bu örgüt ise kendini The Organization of Japan-Overseas Chinese diye tanımlıyor, yani Japonya’daki Yabancı Çinliler Cemiyeti. Biraz önce adı geçen Akinobu Kinoshita bu derneğin mütevelli heyeti üyesi.

Türkiye’yi kötülemek varlık sebebi oldu

Aslında Kürtlerin ne yapmak istediğini de anlıyorum. 1990’lı yılların ortalarından itibaren Kürt kökenli Türkiye vatandaşlarının Türkiye’yi şikayet ederek ve kötüleyerek Japonya’ya geliş sürecini herkes gibi ben de televizyondan yakından izledim. Bir hayli program yapılmıştı o vakit. Sonra zaman zaman değişik kaynaklardan bir gurup vatandaşın Saitama’da yerleştiğini duydum. Geliş süreçleri “Türkiye’ye iade ederseniz bizi öldürecekler” şeklinde oldu. Detayları bilmiyorum ama Japonya iltica başvurularını bekletmede tutuyor diye duydum. Yani kabul de etmiyor ama red de etmiyor. Bu durum Kürtler için kötü çünkü hiç bir sosyal hakları sağlık güvenceleri olmaması demek. Zor bir durum. Düzgün işlerde de çalışmaları kısa vadede mümkün değil.

HDP %13 oy alıp da meclise girince Türkiyede kültürel haklarımız yok söylemi sekteye uğramış olmalı diye düşünüyorum. 7 Haziran seçimlerinde Tokyo’da kullanılan oyların %60’ı HDP’ye çıktı. Dünya’da Diyarbakır’dan sonra ikinci büyük oran. Bu duruma sevimeleri gerek. Ama bu aynı zamanda iltica gerekçelerinin de ortadan kalkmış olması demek. Sonuçta Pasaportunu alıp oy kullanıyor ve temsil ediliyor. Oysa can güvenliğimiz yok diye Japonya’ya gelmişlerdi. Büyükelçilik önünde çıkan bu kavgada kendilerini mağdur gösterirlerse, Islam Devleti teröristleri bize saldırdı derlerlerse can güvenliği argümanını kullanabilirler çünkü elçilik Japonya’da da olsa hukuken Türk toprağıdır.

Bu olay araştırılacaktır. Bazı Japon vatandaşları İçişleri Bakanlığı’na kavgaya karışanların sınır dışı edilmeleri için dilekçe verecektir. Sonuçta hepsinin kamera kayıtları var. Japonya’dan siyasi iltica talep eden Kürtlerin nasıl olup da Türk Pasaportu ile oy kullanabildiğini soranlar çıkacaktır.

Bir de işin Nagoya boyutu var. 2000’li yılların başında Japonya’da suç işleyen en büyük yabancı gurubu Türklerdi. Sayıca Çinliler birinci Türkler ikinciydi ama yüzde hesabında Türkiye’nin daha yüksek olması gerek. Polis kayıtlarında vardır. O yıllarda bu bilgiye tesadüfen ulaşmış ve çok şaşırmıştım.

Türkiye’nin Karadeniz bölgesinden (Ordu diye duydum) gelip Nagoya’da yerleşmiş vatandaşlardı bunlar. Çeteleşmişler, şehirler arası yollardaki, caddelerdeki otomatik içecek satan makinaları soyuyorlardı. Sonunda polis bir kısmını hapise koydu, diğerleri sınır dışı edildi diye duyduk. Ama bir gurubun Japonya’da kalmış olması gerek. 25 Ekim’de kavgaya karışan gurubun içinde Nagoya’dan gelenler de varmış belki bunlarla alakası olabilir.

1990’lı yılların ortalarında Tokyo’da birden bire binlerce Iranlı peydahlanmıştı. Bir ara Harajuku tamamen İranlı doluydu, hınca hınç, yollarda yürünemezdi. Hepsi ucuz ve sigortasız, güvensiz işlerde çalışırlardı. O yılların suç kayıtlarında Iranlılar açık şekilde görülüyor. Uyuşturucu ticareti, telefon kartı kopyalama işi, gasp. Kavga da ederlerdi. Japon polisi birden bire hepsini toparladı ve sınır dışı etti çünkü huzuru bozmaya başlamışlardı ve Harajuku yaşanmaz hale gelmişti.

25 Ekim tatsız bir olay oldu ama sonunda Japonya’da etnik kökeni ne olursa olsun düzgün yaşayan, topluma katkıda bulunan Türkiye vatandaşları çoğunlukta. Onların çabaları kötü izleri silecektir.

Günün Fotografı- Ankara – Çankırı Karayolu

Aşağıdaki fotoğraf bu Eylül ayında Ankara-Çankırı karayolunda çekildi. Masmavi gökyüzü, bomboş, uçsuz bucaksız bir bozkır, ve upuzun bir şimendifer.

DSC_2159

Yorumlar

  1. Hay ben senin ağzını öpeyim iyi deyinmişsin bu konuya ben 6defa Japonya gümrüğünden içeriye alınmamış bir insanım japonyada ki kürtler in iltica etmesi tamamen yalan üzerine kurulu hiç birinin elle tutulur delili yok şahsen ben yalan söyledim ve şuan geriye dönüp bakıyorum ne kadar yanılgı içerisinde olduğumu ben hep dua ediyorumda oradaki kürt leri bir gün İranlılara yapıldığı gibi hepsini toparlayıp göndersinler diye ha oradaki kürtler sadece çalışmak için gidiyor oranın parasının Türkiye de değerli olduğu için ve ben bir çoğuna ev almış birisiyim aslında Türkiye hükümeti hepsinin iadesini istese o kadar çok sevinirimki aklınız almaz çünkü hepsi yalan üzerine iltica etmiştir ortalama 2000bin tane kişi g.antep şehit kamil k.maraş.pazarcık adıyaman gölbaşı buraların nüfusuna kayıtlı kısaca bunların bulunduğu toplum tırnak içinde yazayım( MAHKANLI) toplumu ve içerisinde bir tane insan yerine kıyacağın kişi yok

Yorum bırakın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s