32 milyar dolarlık anlaşma öyle değil böyle oldu
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (bilgileriniz gizli tutulur)
Japonya’nın üçüncü büyük telekom işletim operatörü Softbank Temmuz ayında 32 milyar ABD Dolar bedel ödeyerek Ingiliz mikroçip tasarımcısı ARM Holdings’i satın aldı. Bu satış açıklandıktan hemen sonra 18 Temmuz’da Softbank kurucusu Masayoshi Son neden böyle bir şirket alımı yaptığını, stratejik hedeflerini, ve pazarlık sürecini anlattığı bir toplantı yapmıştı. O zaman satışın Marmaris’de gerçekleştiğini öğrenmiştim.
Bu ilginç detay Japon ve yabancı basında yazıldığı halde Türkiye’de kimsenin haberi olmadı. Anlattığımda herkes şaşırıyor, bilmediklerini ya da duymadıklarını söylüyorlardı. Softbank CEO’su Marmaris’e IŞİD terör saldırısından 5 gün sonra yanında silahlı korumaları ile gitmiş.
Bu konu bugün bir gazetenin internet sitesinde çıkmış, ama detayları yanlış ve eksik. Gazete Softbank CEO’sunun tatilini geçirmek için Marmaris’e geldiğini yazıyor. Masayoshi Son’u tanıyanlar bilirler kendisi tatil yapmaz. Uykuyu bile israf olarak görür. Türkiye’ye gelme kararı anidir. İşin doğrusunu direkt Masayoshi Son’un ağzından 18 Temmuz akşamı anlattığı gibi aşağıya yazıyorum.
‘Satın alma işlemini sonuçlandırmamız bu son iki hafta içinde oldu. ARM’e resmi olarak niyetimizi ilk kez 2 hafta önce söyledik.
O zaman Türkiye’de terör olayları olmuştu (28 Haziran 2016’da IŞİD’in gerçekleştirdiği Atatürk Havalimanı baskınından bahsediyor- EE), ardında bir de askeri darbe oldu (15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün yaptığı kalkışmayı kastediyor-EE). Tam bu ikisi arasındaki olaysız dönemde ARM yönetim kurulu başkanı da yatıyla Akdeniz’de tatil yapıyordu. Telefon açtım ve “görüşmek istiyorum” dedim. “Yakında bir limana uğrayayım sen de gel o zaman” dedi.
Türkiye’de Marmaris adlı beldenin yat limanına uğradık ve orada kendisi ile görüştüm. Teklifi ve niyeti ilk kez orada yaptım. Yani, herşey, “due diligence” falan da dahil, bu iki hafta içinde oldu.‘

Masayoshi Son ARM işini bağladıktan sonra Marmaris’de hatıra fotoğrafı çektirmiş (foto: FT’den ekran kopyası olarak alındı)
Masayoshi Son ARM’ı aldığını açıkladıktan sonra Softbank Genel Müdürü ve yerine CEO olarak seçtiği Nikesh Arora istifa ediyor. Böylesine dev bir birleşmeye iki haftada, hem de muhalefete rağmen, Son’un tek başına karar vermesi Arora’nın istifasında etkili oldu.
Softbank 2012 yılında ABD’nin 4üncü büyük telekom operatörü Sprint’i 21 milyar dolara satın almıştı. Son 10 yılda yaptığı M&A’lerin toplam miktarı 80 milyar ABD dolarına yakın. Bunun 55 milyar doları Japonya dışında yapıldı. Söylediğine göre bu kararlarına genelde şirkette herkes kendisine muhalefet edermiş.
Japonya’nın en renkli ve girişimci işadamının böylesine kritik bir iş anlaşmasını Türkiye’nin Marmaris’inde bağlaması tabi ki güzel bir şey. Ülke olarak biz de bu 32 milyar dolardan biraz nemalandık. Restoranda yemek yediler. Hava sahamızı kullandılar. Nar suyu içmiş, belki biraz da alış veriş yapıp hatıra eşya falan almışlardır.

Softbank CEO’su Masayoshi Son
Tek bir Softbank’ın 90 milyar dolarlık yatırım yaptığı bu 10 yıllık dönemde Japonya’nın diğer şirketlerinin kollektif olarak yaptıkları global M&A ve doğrudan (fabrika vs) yatırımlarının 1 trilyon doları aşmış olabileceğini düşünürsek, ve gene bu dönemde Türkiye’ye gelen Japon sermayesinin bir hesaba göre 3 milyar dolar civarında olduğunu göz önüne alırsak Japonları çekmek konusunda sınıfta kaldığımızı söyleyebiliriz.
Bunun bir sebebi imaj elbette. Türkiye’nin hala batıda pişirilip tüm dünyaya pazarlanan kötü bir imajı var. Geri kalmış, barbar, ilkel bir ülke gibi görmek istedikleri için başka yerler söz konusu olduğu zaman gösterilen tolerans Türkiye’ye gösterilmiyor. Mesela Suriyeli göçmenlere yaptığımız yardımları ele alalım. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi Suriye’deki iç savaştan kaçan 3 milyon çaresiz insana ev ve aş veren, elindeki kısıtlı imkanlara karşın yardım eden Türkiye’nin bu çabaları hem bilinmiyor, hem de Tokyo’daki World Press Photo 2016 sergisinde foto-muharibimizin sığınmacılara tazyikli su sıkan fotoğrafı ödül alıp herkese gösteriliyor, Türkiye sığınmacıları dövüyor gibi sublimal mesajlar belleklerde yer ediyor.
Bir de işin gerçek olan boyutu var. O da Masayoshi Son’un yukarıda aktardığım söyleşisinde yer alan “olaysız geçen iki hafta içinde” cümlesinde gizli. Türkiye öyle bir ülke oldu ki iki hafta terör olayı olmasa “iyi haber” oluyor. Softbank CEO’su Marmaris sürecini daha sonra detayları ile anlatırken ben biraz erken gitseydim de biraz geç gitseydim de tehlikenin ortasında olacaktım, darbe esnasında hava bombardımanına maruz kalan yer ARM CEO’su ile görüştüğüm limandı dedi.
Bakın bugünkü Dünya gazetesinin internet baskısında güvenlik endişesinden dolayı hiç bir yabancı alıcının artık Türkiye’ye gelmediğini yazan bir haber çıkmış. Adamlar korkuyorlar. Gelen doğrudan otele gidip dışarı bile çıkmıyor.
Bir örnek de doğrudan kendi portföyümden vereyim. Bir yıldan fazla üzerinde çalıştığımız ve sonuna getirdiğimiz yaklaşık 30 ila 60 milyon dolar arasındaki bir teknoloji işbirliği ve M&A anlaşması (Japon şirketi Türk şirketine ortak olacaktı), 17 Şubat’da Ankara’da patlayan PKK bombası, ardından da 19 Mart’da Istanbul’da patlayan IŞİD bombasından sonra iptal edilmişti. Şirket Türkiye’ye eleman yolluyor, o elemanın ailesi “neden bizim babamızı, kocamızı öyle tehlikeli yerlere yolluyorsunuz” diye telefonlarda sitem ediyordu.
Turizimde hep Rusya’yı konuşuyoruz ama Türkiye’yi ziyaret eden Japon turist sayısındaki düşüş de (iki yılda %70’den fazla) en az Rusya kadar dramatik. Üstelik Rusya’da Putin uçakların Türkiye’ye uçmasını yasakladı, gelmek isteyen vardi ise de gelemedi. Japonya Türkiye arasında her gün bir sefer var. Gelmek isteyen olmadığı için gelen yok.
15 Temmuz’da Türkiye’de akıl almaz bir darbe kalkışması yaşandı, aynı zamanda tüm dünyaya örnek olacak bir demokrasi mücadelesi de verildi ve kazanıldı. Tarih boyunca darbeyi bu şekilde önleyebilmiş ve süreci tersine çevirebilmiş bir başka ülke yoktur.
Bu olağanüstü demokrasi destanını yerinden anlatmak ve göstermek için FETÖ’nün kalkışmasından hemen sonra Türkiye’ye gittim, üstelik karımı ve oğlumu da yanıma getirttim ve bir ay memlekette kaldım. Gittiğim yerlerden mesajlar attım. Müşterilerim aradığım zaman Türkiye’den konuştum. Planlarınızı değiştirmeyin dedim. Yerleşmiş inanışları kırmak kolay değil ama göle çalınan bir kaşık maya da bir gün tutacaktır elbet.
Bütün bunlar bakış açısını ve iletişim stratejisini değiştirmekle çözülecek şeyler tabii. Ama önce gerçekçi olmak ve işin farkına varmak gerek.
Yorumlar