Olimpiyatlarda ve Güreşte Japon rüzgarı sürüyor

Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (bilgileriniz gizli tutulur).

Rio 2016 olimpiyatlarında Japonlar güreş sporunda 4 altın, 3 gümüş madalya ile 7 sıklette dereceye girdiler ve klasmanda Rusya’nın ardından ikinci oldular. Bu başarı 6 sıkletin 4’ünde altın 1’inde de gümüş madalya kazanan Japon kadınlarının minderde ezici üstünlük sağlamaları ile gerçekleşti. Kadın serbest güreş olimpiyat müsabakalarına 2004 yılında dahil oldu. O tarihten beri de Japonya, bacılarının elense gücü ile bu sporda olimpiyat ikinciliğini muhafaza ediyor.

Japon kadın güreşçiler (Kaynak: internetten JMPA)

Rio 2016’da madalya kazanan Japon kadın güreşçiler (Kaynak: internetten JMPA)

“Ata sporumuz”da eskiden beri iddialı olan Japonya başarılarının başlangıcını bir Türk’e borçlu. Japon milli takımını 1964 olimpiyatlarına hazırlaması için davet edilen Rıza Doğan Japonya’nın güreşte çağ atlamasına vesile olmuş.

Bu tarihten önce ise Japonya’nın güreşte bir varlığı yok. O dönem sahnede Türkiye var. 1948 yılında 6 altın 4 gümüş 1 bronz, toplam 11 madalya ile güreşte olimpiyat birincisiyiz. Savaştan yenilgi ile çıkmış Japonya bu olimpiyatlara katılmıyor. Japon güreşçiler 1952’de 1 altın 1 gümüş, 1956’da 2 altın 1 gümüş kazanmışlar. Bu yıllar Türkiye’nin dünyada Sovyetler Birliğinden sonra güreşte en fazla adının geçtiği yıllar.

Ardından 1964 yılındaki Tokyo olimpiyatlarında Japonya bir sıçrama yapıyor ve güreşte 5 altın madalya birden kazanarak zirveye oturuyor. Türkiye ise sadece 2 altın madalyada kalıyor. Bu başarı bir sonraki olimpiyatlarda da devam ediyor. Daha sonra 1992 olimpiyatlarına kadar 2incilikle 4üncülük arasında gidip geliyorlar.

Japon güreşinde Türkiye etkisi

Japonya’nın güreş sporunda 1964 yılında yaptığı atağın ardında büyük bir olasılıkla 1955 ve 1959 yıllarında Akdeniz oyunları şampiyonu, 1958 yılında dünya şampiyonu, 1956 olimpiyat oyunları ikincisi Türk güreşçi Rıza Doğan var.

Yaklaşık 9 ay önce yani Aralık 2015’de kendisinin  Rıza Doğan’ın oğlu Ali Doğan olduğunu söyleyen birisi benimle temasa geçti. Babasının Japonya’da iki yıl güreş antrenörlüğü yaptığını bildirdi ve benden bazı bilgiler istedi.

Önce ciddiye almadım. Internette herkes herşey olabiliyor. Bu kişinin de gerçekten iddia ettiği gibi Rıza Doğan’ın oğlu olduğunu teyit etmem mümkün değil. Ayrıca yaklaşık 55 yıl öncesinden bahsediyoruz. Bu kadar uzun zaman öncesini incelemek kolay da değil.

Ama bana verdiği bazı detaylar merakımı kaşıdı ve basit bir araştırma yaptım. O dönem Japon olimpiyat takımını çalıştıran antrenörlerin arasında Rıza Doğan ismini bulamayınca işin peşini bıraktım.

Daha sonra, biraz da tesadüfen, dönemin güreş federasyonu başkanı Hatta’nın (ki kendisi Japonya’da bir efsanedir) 1964 olimpiyatlarına Japonya’yı hazırlaması için bizzat İstanbul’a gidip Rıza Doğan’ı getirdiği bilgisine ulaştım. Kaynağım Japonya’nın güreşte kazandığı 5 altın madalyanın Rıza Doğan’ın sayesinde elde edildiğini ima eden tek paragraflık bir yorumdu.

Bunun üzerine Ali Doğan’ın verdiği bilgileri bir kez daha inceledim. Shoda Fumio adlı birisinin babasını tanıdığını ve detaylı bilgi sahibi olduğunu yazmıştı. Araştırdım ve bu kişinin Gunma ili güreş federasyonunun kurucuları arasında olduğunu buldum. Ayrıca telefon numarasına da ulaştım ve aradım. Telefona bir hanım çıktı, herhangi bir bilgi vermedi ve üstelememin bir faydası olmayacağını söyledi. Ben durumu izah etmeye çalışırken de telefonu yüzüme kapadı.

Bunun üzerine federasyon ile temasa geçtim ve kendisinin 10 sene kadar önce rahmetli olduğunu öğrendim. Fumio Shoda’nın bir oğlu varmış. Ona not bıraktım. Notuma cevap verdi. Rıza Doğan hakkında bilgi sahibi değilmiş. Gunma güreş federasyonunda konuştuğum şahıs da milli güreşçimizin adını duymamıştı.

Oysa daha önce bulduğum kaynaktaki bilgi sağlam görünüyor. Yani Rıza Doğan Japon Güreş Federasyonu başkanı tarafından davet ediliyor ve Japon milli takımını 1964 olimpiyatlarına hazırlıyor. Ama kısa süre sonra dönüyor. Japonya güreşte sıçrama yapıp dünyanın zirvesine oturuyor. Rıza Doğan’ın belki de heykelini dikmeleri gerekir ama adı ve onun Japon güreşine yaptığı katkı unutuluyor.

Mayıs ayında Ankara’daydım. Bir medya kuruluşu ile havadan sudan konuşurken bu konu gündeme geldi. Ali Doğan’ın yazdığı bazı detaylar ile konuyu anlattım. Herkes çok heyecanlandı çünkü ortada iki ülke arasında bir insanlık hikayesi var. O dönem madalya kazanan, güreşen Japon sporcuların bazıları hayatta. Doğrudan onları bulup konuşmak isabetli olur. Rıza Doğan’ın Japonya’da bilinmeyen ve unutulan hikayesi ortaya çıkar.

Milli güreşçimiz Rıza Doğan (Kaynak Vikipedia)

Milli güreşçimiz Rıza Doğan (Kaynak Vikipedia)

Japonya’nın güreşte yaptığı bu atak aslında ikinci dünya savaşından ağır bir yenilgi ile çıkmasına karşın kısa sürede sanayi, spor ve kültürde nasıl tekrarda dünyanın zirvesindeki yerini aldıklarının arkasındaki hikayenin kısa bir özeti. Güreşte yaptıklarını diğer alanlarda da yaptılar. Uzmanları davet ettiler ve onlardan yararlandılar, en iyilerden kopyaladılar, bu yollarla kendi elemanlarını yetiştirdiler sonra da öğrendiklerini mükemmeliyete taşıdılar. Japon kalitesinin, Japon sanayisinin, Japon teknolojisinin ardında genellikle benzer hikayeler vardır.

Japonya Rio’dan zaferle dönüyor gözünü 2020’ye dikiyor

Geçtiğimiz Pazar günü biten Rio 2016 yaz olimpiyatlarında Japonya 12’si altın 41 madalya toplayarak bugüne kadar kazandığı en fazla madalya sayısını yakaladı. Sıralamada 7inci oldu. Türkiye ise 1’i altın 8 madalya ile 34üncü olarak ortalamanın altında bir sonuç elde etti.

1952 yılından beri 127’si altın 395 madalyaya uzanan Japonya’nın en iyi derecesi 1964 yılındaki Tokyo, ve 1968 yılındaki Meksika olimpiyatlarında kazandığı 3üncülükler. Ondan sonraki en iyi dereceleri ise 5incilikle 1972 Münih, 1976 Montreal ve 2004 Atina olimpiyatlarında. Japonya en kötü performansını ise 3’ü altın 14 madalya ile 23üncü sırada bitirdiği 1996 Atlanta olimpiyatlarında elde etmiş.

Türkiye ise 1952 yılından beri bayrağını göndere 80 kez çektirmiş, bunların sadece 32’si altın madalya. En iyi derecemiz sıralamada 12nci olduğumuz 1952 olimpiyatları. En kötü performansımız ise sıfır çektiğimiz 1976 Montreal olimpiyatları. O dönem tüm ülkeyi kıskaca almaya başlayan anarşi ortamının etkisi olmuş herhalde.

Sağlam kafa sağlam vücutta olur- Spora daha çok önem vermeli

Sebebi ne olursa olsun Türkiye’nin yaz olimpiyatlardaki genel performansı genç ve dinamik nüfusundan, engin tarihsel ve kültürel geçmişinden beklenmeyecek kadar vasat. Biz bu özelliklerimizi ortaya sürerek olimpiyatların İstanbul’da yapılmasına talip oluyoruz. Hatırlarsanız 2020 olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak şehrin seçimi 7 Eylül 2013’de yapılmış ve Tokyo ile Istanbul finale kalmıştı. Sonuçta kazanan taraf sporcu kişiliğini, güvenliği, olimpiyatlara olan katkılarını ön plana çıkaran Tokyo olmuştu.

Bu seçimden üç yıl sonra Japonya, yaşlı nüfusuna karşın değişik branşlarda 41 madalya toplayarak sporcu ve disiplinli bir millet olduğunu bir kez daha ispatladı. Artık bundan sonra 2020 yılına kadar tüm Japonya tek bir olaya kilitlenecek, ve ülkede tek şey konuşulacak: 2020 Tokyo olimpiyatları. Bakalım Türkiye nasıl bir performans sergileyecek.

 

Yorumlar

  1. Selam Erol, Epey aradan sonra Japonya bultenini keyifle okudum. Hikaye ilginc. Olimpiyat performansimiz ise benim de burada mahcup oldugum bir konu. Avuc ici kadar Hollanda’nin 19 madalyasi var..! Hep sorarlar bana 80 mioluk Turkiye neden bu kadar kotu olimpiyatlarda diye…. Sevgiler,

    >

Yorum bırakın