Tokyo’nun Kore mahallesinde bir gezinti
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (bilgileriniz gizli tutulur)
İlk bakışta Shin-Okubo istasyonu ve çevresi Tokyo’nun diğer merkezi istasyonlarından farklı gözükmez; kalabalık bir insan sürüsü vardır, bazısı meşguldür acele hareket eder, bazısı bir tekerlekli bavul veya çanta çekiştirmektedir belli ki yolcudur ya da gezgin. Etrafını arayan gözlerle süzen sırt çantalı, denkli olan ademler de var. İstasyon etrafında bir kısım insan bir yerlere ilişmiş beklemektedirler bazıları ayakta bazıları çökmüş bir pozisyonda. Kimisinin elinde sigara var, veya telefon. Çevrede renk renk dükkanlar, lokantalar, bilgisiz bir gözlemciye ıvır zıvır gibi gözüken eşya satanlar, banka şubeleri üst-üste alt-alta özensiz tıkıştırılmış halde konuşlanmıştırlar. Müşterilerin birisi girer diğeri çıkar. Vızır vızır. Yabancı milliyetten insanlar fazlası ile mevcuttur. Arada bir küçük bir güruh-u hezele göze çarpar. Ama zararsızdırlar. Ortama daimi olarak hakim yoğun ve kimliksiz gürültü bir noktadan diğerine akar. Evet burası herhangi bir Tokyo-merkezi istasyonu olabilir: Akihabara, İkebukuro, Ueno, Shibuya, Shinjuku- ki zaten hemen yanıbaşımızdaki istasyondur-, Shinagawa, veya Asakusa.

İlk bakışta her hangi bir kozmopolit Tokyo istasyonu gibidir

Bir pachinko dükkanı kenarında sohbet edenler
Sanki göçmen mahallesi
Shin-Okubo’nun farklılığı biraz dikkat edince göze çarpan ayrıntılarda gizli. Bir göçmen mahallesindeyiz. Mesela ne kadar çok “memlekete para gönderen” döviz bürosu var. Uluslararası telefon hizmeti veren küçük ofisler, ucuz uçak bileti satan işletmeler, dil öğreten dershaneler, yabancı baharatları adını duymadığım içkileri satan dükkanlar, özensizce kurulmuş tezgahları ecnebi harfleri ile süslenmiş konservelerle dolu bakkallar, yabancı alfabe ile yazılmış karmakarışık etiketleri ve ilanları camlara gelişigüzel yapıştırılmış toptancılardan çokça var burada. Akihabara’da, İkebukuro’da yoktur böyle yerler çünkü oraya gelen yabancılar turisttir, alış veriş yaparlar. Shin-Okubo’dakiler ise buranın yerlisidirler. Zaten turist olmadıkları ne kadar da belli; yürüyüşleri de farklı, bakışları da. Hemen hepsi genç Asyalı çocuklar. Konuşulan dilleri veya şiveleri ayıramıyorum ama Tayland, Vietnam, Myanmar, Nepal olmalı. Türkler de var sanırım kebapçı gördüm bir iki tane.

Helal yemek satan dükkanlar, Tayland ve Nepal baharatları
Burası bir zamanlar Kore Mahallesi olarak nam salmış şimdi her milletten insanın uğradığı, yaşadığı yerdir. Koreliler kalıcı zaten Kore mahallesi adı oradan gelir. Diğerlerinin bir kısmı geçici olarak yerleşmiştir, ötekiler son adreslerine gitmeden önce bir müddet burada konaklarlar küçücük odalarda istiflenmiş halde dil öğrenirler, iş ararlar, bu yabancı diyarda kalacakları süre boyunca tutunacakları dalları bulmaya çalışırlar.
Kafeleri, restoranları da farklıdır. Shin-Okubo’nun hemen yanı başında Shinujuku ve Kabukicho semtleri bulunur. Lokantalar, meyhaneler, eğlence yerleri ve batakhaneler boldur Kabukicho’da. Burada çalışan genç kızlar “işe” gitmeden önce ayak-üstü elbiselerini değiştirip etraftaki sokaklarda çok miktarda bulunabilinen paralı emanet dolaplarına tıkıyorlar bavulları ile beraber. Bazıları saatlik kalınan kafelerde biraz dinlenip kısa bir uyku da çekiyor. Kimse kalıcı değil istasyon etrafında. Herkes bir sonraki yerine gitmek için geçiyor buradan.

Kimse kalıcı değil burada
Konumuz Kore mahallesi. Çok fazla oyalanmayalım burada ama şunu belirtelim. 100-150 yıl önce sadece Koreliler vardı belki. Son onlarca yıldır Asyanın dört bir yanından gelen çoğu yasa dışı mültecilerin bölgesi oldu. Zengin bir kültürel çeşitlilik taşıyor her köşeden, caddelere sokaklara akıyor. Her türlü baharat malzemesi burada, lezzetli yemeklerin sunulduğu restoranlar da var. Havada bilmediğim dilde yumuşak aşk şarkıları dolaşıyor. Arka sokaklarına girince sağda solda eskimiş oyuncakların kapı önüne bırakıldığı evler göze çarpıyor. Sefalet ile zenginlik bir arada. Siyah ile beyaz gibi. Küçük çocuklar var sokakta. Bir psikiyatri hastanesi kurulmuş ana-okulunun hemen yanına. Polisler tek tük dolaşıyorlar, vukuat eksik olmuyordur çünkü.

Küçük bir kız dondurmasını yiyerek evine dönüyor

Koreli gençler
Kore Mahallesi
Shin-Okubo istasyonundan sağa dönüp İdabashi istikametine yürümeye başlayınca Shokuan Doori’ye yani Türkçesi ile “İşkur Caddesi”ne (eskiden iş ve işçi bulma kurumu denirdi) giriyoruz. Burası esas Kore mahallesi. Çok değil Shin-Okubo istansyonunun 100-150 metre ilerisi. Kore mahallesinin İşkur Caddesi üzerinde olması bir tesadüf mü? Bilmiyorum ama bence değil. Azınlık gurubu olarak tarihsel geçmişi olmalı.
Buradaki her şey Koreli. Süpermarketler, restoranlar, kiralık ev reklamı veren emlakçılar, dükkanlarda Korece yazılı her şey. Genç kızlar kozmetik dükkanları önünde bir yandan alış veriş yapıyorlar bir yandan mağazaya yerleştirilmiş televizyon ekranında Koreli ikoncanları seyrediyorlar.
Shin-okubo ile önemli bir fark var; buradaki gençler Japonca konuşuyor. İkinci, üçüncü nesil Koreliler Japon toplumu ile entegre olmaya çalışan, normal okullara giden gençler bunlar. Kore mahallesinde her yer Kore dilinde yazılmış ilanlarla dolu ama 200 metre aşağıda ne kadar Japonca duymuyorsak, burada da o kadar Korece duymuyoruz. İki kültür arasında sıkışmış nesil. Buranın yerlisi ama ne tam Koreli ne tam Japon.

Bir Kore lokantasının önünde poz veren kızlar

Kozmetik salonundaki TV ekranında Koreli “genç erkekler” gurubu Super Junior’u seyredenler
Japonya’nın azınlık gurubu Koreliler
Japonya’da 800.000-900.000 Kore kökenli var. Bu nüfusun 300.000’e yakını Japon vatandaşı olmuş, kalanı vatandaşlık almamış ama oturma izni sahibi Koreliler. Bunların 500.000 kadarı Japonya’nın Kore yarımadasını kolonize ettiği dönemde yani geçen yüzyılın başında zorla getirilmiş insanların soyundan gelen ve halen de Japonya’da yaşayan ikinci, üçüncü kuşaklar.
Japonya’da “soy” ya da “ırk” konuları nüfus ve vatandaşlık işleri ile ilgilenen müdürlükler tarafından sıkı takip ediliyor. Ataları Koreli olup da bugün Japon ismi almış, özde ve sözde Japon vatandaşları bu nedenle ayırımcılığa uğruyor. Irk ayrımcılığı sadece Kore kökenlilere yönelik değil. Mesela ABD’de doğmuş veya büyümüş ama Japonya’ya dönmüş Japonlar’da nasibini alıyor. En geniş azınlık gurubu Koreliler. En fazla ayrımcılığa da onlar maruz kalıyor.
Sayıca en kalabalık, geçmişi en nitelikli etnik gurup Koreli olduğu için de Tokyo’daki bu Kore mahallesi doğal ve hakiki. Mesela, bana göre turistik bir mekan olan Yokohama şehrindeki Çin mahallesinden farklıdır burası.
En iyi Kore mutfağı burada bir de Tokyo’nun merkezinde Akasaka Mitsuke istasyonu etrafındaki lokantalarda yenir. Japonca “Yaki-niku” denilen mangal ya da ocakbaşı yaygındır. Bu bölgenin özelliği tam anlamı ile Küçük Seul olması. Ara sokaklar cıvıl cıvıl, tezgahlarda Kore malı işportalar, kozmetikler, tuvalet malzemeleri, ne ararsan var. Karaköy, Eminönü havası hakim. Genç kızlar çoğunlukta. Ve her yerde, ama her yerde Koreli pop starlarının posterleri, tişörtleri, CDleri, TV’ler manavlara bile kurulmuş geçerken seyredilsin diye.

Manavda domates, patlıcan alırken Koreli pop starları da izliyoruz

işportacı tezgahları her yerde
Bir de sık sık göze çarpan falcılar var köşe başlarında, dükkan aralarında derme çatma kulübeler veya tezgahlarda hizmet veriyorlar. El falına bakıyorlar. Meşhur olanların önünde kuyruklar birikmiş. Genç kızlar kısmetlerini öğrenmek istiyorlar. Nasıl bir gelecek bekliyor? Sevgilim olmak isteyen birisi var güveneyim mi? Falcılar hayat tavsiyesi de veriyor diye duymuştum. Enerji bu dünyada bir yönden diğerine akıyor, bu enerji yatağına uygun hareket etmek lazım, gidilen yol, takip edilen istikamet, kuzey-güney doğu-batı hangi saatlerde aşılmalı, binilen tren veya vasıta hep bu görünmeyen enerji ile uyum içinde olmalı. Yaşamını buna göre düzenlemek gerek. Ama nasıl; işte o noktada falcılar devreye giriyor. Bilmiyorum herkese bir enerji güzergahı verilebiliyor mu?

Fal baktıran kızlar
Arka sokaklar
Yan sokaklarda içerilere doğru ilerleyince mahalle sakinlerinin veya gezginlerin uğradığı mekanlar karşılıyor bizi. Kore mahallesi 100 yılı aşkın bir süredir var olduğundan daha oturmuş. Tek tük pansiyonlar var, ilanlar Kore dilinde. Bir mezarlık etrafı dikenli tel ile çevrilmiş, bir okul, tapınak. Zenginlik ve yoksulluk burada da bir arada. Hayatını düzene koymuş olanlar uzun yıllar önce buralardan gitmişler şimdilerde belki sadece bir nostalji veya kültür dozu amacı ile geliyorlar. Kalanlar ya bir kaç nesildir yerleşik ya da gelip geçici olanlar. Binalar eski ve bakımsız. Dış cephelerindeki çamaşırlardan küçük 20 metrekarelik odalarda sıkışık düzen var anlıyoruz. Tek tük çamaşırhanelerde yalnız adamlar, gençler, kadınlar kirlilerini yıkıyorlar.

Arka sokaklarda binalar sıkışık düzen, bakımsız ve eski

Bir Budist mezarlığı yüksek duvarları dikenli tellerle çevrilmiş

Kiralık çamaşırhane
Çocuk parkları bir farklı. Etrafı dikenli tellerle çevrilmiş, çöpleri toplanmamış, ortama bir ağırlık hakim. Çocuklar ise hep aynı, iyimserlik dolu saf yürekleri ile koşuyor, oynuyorlar.

Çocuk parkının girişinde bir bekçi kulübesi, parmaklıklar dikenli teller parkı çevreliyor

Parkta oynayan çocuklar
Yazıyı daha fazla uzatmadan burada toparlıyorum. Kore mahallesine bir gidiş yolu daha var Shinjuku Kabutocho üzerinden. Bu yol meyhaneler, konsomatris barlar, aşk otelleri, batakhaneler arasından geçiyor. Ama Kore mahallesi Kabutocho’dan farklı, kültürel bir oluşum.

Kabutocho ile Kore mahallesi arasında aşk otelleri bölgesi var
Son bir detay. Toyo yanındaki Yokohama liman şehri yabancıların Tokyo’ya geldikleri ve yerleştikleri bölge olarak bilinir. Burada sözü edilen yabancılar Amerikalı ve Avrupalılardır. Misyonerler, tüccarlar, ulema, filozoflar. Yokohama Istanbul’daki Pera, Galata bölgesi ile benzeşir. Zenginleşen Japonlar da buraya yerleşmişlerdir.
Ne lirik bir yazı.
Japonya benim için başlı başına bir ilgi konusu ama yine de alt kültür/azınlık/göç hikayeleri hep ilginçtir ve mutlaka bir miktar hüzün içerir. Bizdeki Kumkapı ve çevresini çağrıştırdı tasvirler. Elinize sağlık.
Evet biraz hüzün tabakası var ama aslında eğlenceli yerler. Shin-Okubo’ya pen işim düşmez ama Kore Mahallesine yılda bir iki kez gelirim ya yemek yemek için ya da öylesine biraz Mahmutpaşa biraz Eminönü karışlığı havası almak için. Kabukicho ise sık uğradığım yerdir çünkü sinemalar var orada ve ciddi bir gurme merkezi. Yazıyı yazarken önce hüzünlü olmaması için özen gösterdim ama sonra bu blog bir gezi yazıları blogu değil sonuçta, okuyucu hem görüğünü hem de arkasındaki geçmişi bilmek istemeli. yorum için teşekkürler