Sinop nükleer santrali için son viraja girildi
Tıklayın yazılar posta kutunuza gelsin(üyelik bilgileri gizli tutulur)
Itochu, Mitsubishi Heavy Industries (MHI) başta olmak üzere Türkler ve Japonlardan oluşan ekipler 1.5 yıldır Sinop Nükleer Santralinin fizibilite çalışmasını yapıyorlardı. Nikkei gazetesinin bugün verdiği habere göre santralin inşaatında son viraja girildi.
Sinop nükleer santrali Türk, Japon ve Fransız şirketlerinin katılımı ile oluşturulan bir uluslararası konsorsiyum tarafından yapılıp işletilecek. 2 trilyon Yen civarında bir maliyeti olacak. Finansman %70 banka kredileri ile, %30 öz kaynak yoluyla sağlanacak. Projeye Japonlar, Fransızlar ve Türkler sermaye koyacaklar. Itochu ve MHI %15’erden toplam 180 milyar Yen’lik bir yatırım yapacaklar. Fransız şirketlerinin toplam sermaye katkısı 306 milyar Yen olacak. Bunun 126 milyar Yen’i santralin işletmesini üstlenecek olan GDF Suez firması tarafından sağlanacak. Türkiye’den EÜAŞ’ın 90 milyar Yen ile ortak olacağı projede kalan 114 milyarı sermayenin kim tarafından sağlanacağı henüz bilinmiyor.
4.4 GW enerji üretim kapasitesi
Sinop Nükleer Güç Santralinde her birinin maliyeti 500 milyar Yen(4 milyar ABD Doları) olan ve 1.1GW (1100 megawat) elektrik üretme kapasitesine sahip 4 adet reaktör bulunacak. İnşaat planlandığı gibi 2017 yılında başlar ise birinci reaktör 2023 yılında, Cumhuriyet’in 100. kuruluş yıldönümünde devreye girecek. Daha sonra kademeli olarak 2028’e kadar diğer üç reaktör de işletmeye alınacak.
Nükleer reaktörler %92 gibi yüksek kapasite kullanım oranı ile çalışırlar. Bu, kurulu tesisten sürekli verim alabilirsiniz anlamına geliyor. Mesela 1100 Megavat gücündeki bir reaktör yılda 9.636.000 Megavat saat elektrik üretebilecek. Kömür, doğal gaz santralleri de yüksek verim oranları ile çalışırlar. Rüzgar, hidroelektrik ve güneş ise daha düşük verimle elektrik üretir.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse 1100 megavat kapasiteli bir Sinop reaktörü ile aynı elektrik üretim miktarını güneş enerjisi yolu ile almak istesek yaklaşık 9 katı kadar yani 10.000 megavat gücünde bir GES kurmamız gerekir. GES maliyetini megavat başına 1 milyon Dolar civarında kabul etsek Sinop’daki her bir reaktör ile eş üretim potansiyeline sahip bir GESin toplam maliyeti 10 milyar ABD Dolarına gelir.
Yüzde 92 verimle hesaplandığında Sinop Santralinin elektrik üretimi yılda yaklaşık 40 milyon megavat saat çıkıyor (9.6 milyon X 4 reaktör). Mayıs ayı verilerine göre 21.1 milyon megavat saat elektrik tüketmişiz. Beş aylık ortalama 20.9 milyon. Demek ki Sinop santralinin tamamı bugün işletmede olsa Türkiye’nin mevcut elektrik tüketiminin %15’sına yakın bir kısmını karşılayacak.
20 yıl alım garantisi var, sonrası yok
Türk devleti Sinop Nükleer Santralini işleten firmaya 20 yıl boyunca kilovat-saat başına 10.8-10.82 sentlik (ABD) alım garantisi veriyor. Yıllık 9.6 milyon megavat-saat üretim göz önüne alındığında her bir reaktör devreye girmesini müteakip 1 milyar dolar civarında bir nakit akışı yaratacak. Reaktör başına maliyet 4 milyar olduğuna göre 20 yıllık garantinin 16. yılında kaba yani inşaat maliyetlerini (finansman, sigorta vs maliyetleri harici) geri kazanabilecekler. Garanti süresinin içinde elde edecekleri 4 milyar doların tamamı kar olsa- ki olmaz çünkü işletme giderleri var- garanti süresi içinde yatırımlarını ancak geri ödeyebilecekler.
20 yıldan sonra alım garantisi ise yok.
Güneyimizde IŞİD ve Suriye, kuzeyde Rusya ve Ukrayna savaş içinde- ki o Rusya Akkuyu’daki birinci nükleer santrali yapıyor-, İran dünya ile tekrardan entegre olacak diye bekliyoruz ama olmaz ise orası da bir sorun. Bu denli oynak ve dengesiz bir coğrafyada Japonlar hem de Türkiye adına avantajlı şartlar ile nükleer santral kuruyorlar.
1970 yılından beri Nükleer hayalimiz var
Türkiye’nin nükleer santral emelleri 1970’lere kadar gidiyor. Japonlardan belki bir 10 yıl sonra başladık. Birinci santral bölgesi olarak gene Akkuyu’nun farklı bir bölgesi seçilmişti. ODTU İnşaat’da öğrenci iken stajyer olarak gitmiş in-cin olmayan dağlık bölgede yapılacak yolların haritasının çıkarılmasında çalışmıştım. Arazi kötüydü, su yoktu, gün içinde sıcaklık 40 dereceyi geçerdi, dağları patikları arşınlayıp ölçüm noktalarını atar, akşamları da harfiyat planları çıkarırdık. Doğru dürüst yatacak yerimizin olmadığı, sağda solda akreplerin ve yılanların cirit attığı bir yerdi. Gelen mühendis 2 gün sonra kaçıyordu. Ben ve sınıf arkadaşım Levent Aytekin ile beraber iki de harita mühendisi bir ayda işi bitirmişitik. Yakındaki köyden gelen iki de işçimiz vardı. O kadar.
34 yıl önceydi bu.
Ondan sonra bir türlü ilerlemedi Akkuyu. Hep önümüz kesildi. Elektrik İşleri Etüd Idaresi’nde çalışan bir arkadaşım vardı. O söylemişti. Yapılan çalışmalar depolara atıldı. Unutturuldu. Yakıldı diye. Kısmet bugünkü mühendislere imiş.
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
30 yıllık nükleer hikayemizi burayı tıklayın ve okuyun
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Sinop’a kurulacak olan ATMEA reaktörleri Japon-Fransız ortak tasarımı ve yapımı. Üçüncü nesil reaktör adı verilen bu tasarımda yeni güvenlik önlemleri var. Artık nükleer sektörü “% bilmem kaç” gibi saçma olasılık hesaplamalarından vaz geçti. “Risksiz” reaktör tasarımına öncelik veriyor. Ben gene de denetimini düzgün yapın derim o ayrı.
Sinop’u ve Akkuyu’yu besleyecek uranyum Ankara-Sivas arasındaki Şefaatli ve Temrezli madenlerinden gelecek. Bu madenler Avusturalyalı Anatolian Energy firması tarafından geliştiriliyor ve işletiliyor.
Reblogged this on yasarnorman.