Japon TEPCO’nun Sinop ihalesinden çekilmesi ve nükleer maceramız

  • TEPCO’nun ihaleden çekilmesi doğru ve beklenen bir karar
  • Almanya ve Japonya’nın nükleer enerjiye ihtiyaci yok, Türkiye’nin var
  • Akkuyu santralinin inşaatına tam 30 yıl önce başlamıştık hala bitiremedik

Hürriyet’in verdigi bir habere göre, kurulacak tesisin idare ve işletmesine talip olan Japon TEPCO (Tokyo Elektrik İdaresi Şirketi) Sinop’da yapılması planlanan nükleer santral ihalesinden çekiliyor.

Bu karar malumun ilanıdır. Fukuşima nükleer santralindeki kaza, sızıntı, sorun ve skandallar, TEPCO’nun yeterlilik ve güvenilirliğine gölge düşürmüştü.

TEPCO- Fukuşima felaketinin başrol oyuncusu

Hatırlanacağı üzere 11 Mart 2011’de Japonya Tohoku bölgesi açıklarında vuku bulan 9 şiddetindeki depremin tetiklediği tsunami, Fukuşima santralinden çevreye radyasyon sızmasına neden olan reaktör kazasına yol açmıştı. Reuters’in Mart 2011 de yayımladığı bir rapor, TEPCO’nun bu krizi doğru yönetemediğini, ayrıca da yetkililerden ve halktan bilgi sakladığını gösterdi.

Geçen ay gene Reuters’dan Kevin Krolicki ve Chisako Fujioka, Fukuşima nükleer tesislerinin dünyadaki en riskli santrallerinden biri olduğunun TEPCO yönetimince bilindiğini ortaya çıkardı. Şirket ek önlemler almayarak işçilerinin ve çevre halkının sağlığını tehlikeye atmıştı.

Her iki raporun orijinalleri bu yazının sonunda verilmiştir.

Nükleer enerjiye evet mi, hayır mı?

Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanı Tener Yıldız’in demecinden Türk hükümetinin Sinop projesine devam etmek için TEPCO’nun ihaleden çekilme kararını beklediğini anlıyoruz. Geçen aylarda da bu doğrultuda demeçler olmuştu. Yani Türkiye Sinop’da nükleer tesis inşaa edecek.

Bence bu karar doğru. Nükleer santrallerini durdurmaya karar veren Almanya ve Japonya ile Türkiye’nin enerji ihtiyaçları ve sismik yapıları birbirinden farklı.

Japonya hem deprem bölgesi, hem de enerji ihtiyacı azalıyor

Japonya sürekli deprem tehlikesi altında olan bir ülke. Son 10 yıl içerisinde, Tohoku depreminden ayrı, üç büyük yer sarsıntısı yaşadı. 2006 ‘daki Niigata depreminde de TEPCO’nun Kaşiwazaki nükleer tesislerinde sorunlar çıktı ve santral durduruldu.  Bu coğrafya üzerinde nükleer santral yapmak güvenli değil.

Ayrıca, Japonya’nın enerji gereksinimi artmıyor, nüfusun yaşlanmasına paralel olarak azalıyor. İthal petrol ve kömüre bağımlılığını azaltmak ve atmosfere saldığı karbondiyoksit miktarını düşürmek amacı ile mevcut elektrik üretim kapasitesinin yüzde ellisini nükleer enerji ile karşılamayı planlamıştı. Ek nükleer santral inşaa edilmese de Japonya bir enerji krizine girmez.

Yenilenebilir ve doğal enerji kaynakları(güneş, rüzgar, termal, akarsu) ile çalışan santraller yapabilecek kapasite de var. Sharp, Showa Shell, Kyocera, Panasonic güneş pili teknolojisine sahip şirketler. Temmuz ayında Solar Frontier Miyazaki tesislerinde 1 megawatlık güneş paneli üretme kapasitesine ulaştı-dünyadaki bilinen en yüksek seviye.

Almanya Avrupa şebekesine bağlı

Almanya ise zaten mevcut enerji üretiminin sadece yüzde 19’unu nükleer santrallerden karşılıyordu ve bu oranı daha da düşürmeyi planlıyordu. Avrupa şebekesine bağlı olduğu için de enerji açığı ortaya çıkarsa, üretiminin yüzde 85ini nükleer santrallerde üreten Fransa’dan elektrik satın alabilir.

Son iki yıldır Almanya’da, geçen yıldan bu yana da Italya ve İspanya’da güneş ve rüzgar enerjisine büyük yatırımlar var. Örneğin geçen sene dünyada kurulan toplam güneş enerjisi üretim kapasitesi 18 gigawat. Bunun 14 gigawatı Avrupa’da tesis edildi.

Türkiye’nin enerji ihtiyacı nükleer santralleri gerekli kılıyor

Türkiye’de ise durum farklı. Japonya’nın aksine sürekli ve hızla büyüyen bir ekonomisi,  düşük maliyetli enerji ihtiyacı olan bir sanayisi var. Enerji açığı yeni alternatifler kurulmaz ise giderek artacak.

Ayrıca, nükleer enerji, petrol veya kömürle çalışan termik santraller gibi atmosfere karbodioksit salmıyor, ve çevreyi kirletmiyor. Tabii bir kaza olmaz, radyoaktif madde sızmaz ise.

Akkuyu- 1980’den beri bir türlü yapılamayan santral

Türkiye nükleer santrali 30 yıldır konuşur ama bir türlü yapamamıştır. Bu ülkenin kaderimidir bu bilmiyorum. Mersin Akkuyu tesislerinin inşaatına 1980 yılında başlanmıştı.  Ben de ODTÜ’de okuyan bir mühendis adayı olarak bu inşaatta görev almıştım.

Mersin Akkuyu nükleer santral yol inşaatında: Levent Aytekin, Arcan, Hüseyin, Erol Emed- Temmuz 1981

Dağ başında, 40 dereceye varan sıcağın ve yakıcı güneşin altında, santral bölgesine yapılacak yolların haritalarını çıkarmaktı görevimiz. TEKART şirketinin bir barakadan ibaret şantiyesi vardı. Bir de uyumak için kullandığımız bir lojman. Her gün sabahın köründe iki harita mühendisi ve çevre köylerden gelen iki ya da üç işçi ile beraber tepelere vuruduk. Susuz kalıp da yolu kaybettiğimiz bir gün sıcak bize deniz suyu içirmişti. Kimseye tevsiye etmem.

Bu tam 30 yıl önce idi. Planlamacılar enerji açığını görmüşler, nükleer santralin kullanılacağı yeri saptamışlar ve inşaatının ilk aşamasına da başlamışlardı. Japonya bizden 10 yıl kadar önce nükleer santralleri dikmeye başladı. Bugün 55 santralleri var son kırk yıllık ekonomik kalkınmalarının motoru olan.

Kimbilir belki de 30 yıl önce başlanan Akkuyu macerası zamanında bitirilmiş olsa idi bugün Fukuşima da Japonya’ya akıl veren Türkiye olacaktı.

Günümüz Türkiye’sinin demografik kompozisyonu ve sanayi yapısı, 30 yıl öncesinin Japonya’sı ile benziyor. Enerji ihtiyacımız artacak. Yenilebilir enerji -ki nükleer enerji de buna giriyor- doğal ve alternatif enerji, ve ithal enerji ile kendimize doğru bir denklem kurmamız gerek. Bu denklemde nükleer santraller olacaktır.

Reuters’in TEPCO raporunun ingilizce orjinali için tıklayın

TEPCO’nun işçi ve çevre sağlığını tehlikeye attığını anlatan Reuters raporu için tıklayın

Yorumlar

Yorum bırakın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s