Japon ağlatan zeytin
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (kişisel bilgileriniz gizli tutulur)
Geçen akşam eve geldiğimde ocakta kızartma uskumru ve somon balığı vardı. Balıkları sabah kahvaltıda saşimi, yani Japon usulü çiğ yediğimizden akşamları bizde deniz ürünleri pek pişmez. “Nereden çıktı bunlar” diye sordum. Meğerse eşim komşumuza bir miktar zeytin ikram etmiş, o da teşekkür etmek için bize balık sunmuş.
“Biliyormusun, hayatında hiç böyle lezzetli bir şey yememiş” dedi. Zeytin mi yememiş diye merak ettim. Öyleymiş. Bugüne kadar zeytin yememişler, şimdi yiyince de hayran kaldıkları bir lezzetle tanışmışlar.
Komşu o kadar mutlu olmuş ki gözlerinden yaşlar gelmiş.
“Japonya’da zeytin satılmıyor mu” diye sordu. Satılıyor, ama her yerde bulunmuyor. Yabancıların alış veriş yaptığı bir iki pahalı markette var. Yunan zeytini geliyor mesela. Bizim zeytine görünüş açısından en benzeyeni. Ege tipi. Fakat tadı bir felaket. Onun dışında İspanya, İtalya ve Fransa’dan ithal edilen zeytinlerin hem tipi hem de lezzeti bozuk.
Ben sık sık Türkiye’ye gittiğim için her defasında alıp geliyorum. Geçen sene sonunda Ankara’da yöresel ürünler fuarı olmuştu. Bir üretici buldum harika. Büyük iri siyah zeytinleri var.

Japon ağlatan zeytin
Haziran’da 10 kilo alıp gelmiştim. Temmuz’da da Türkiye seyahatimiz oldu ve evde zeytin fazlası oluştu. Birazını komşuya vermişiz. Japonlar tuzlu yağlı salamura şeyleri severler. Bir de zeytinin kendine has tadı var. Ağızlarına attıklarında mutluluktan mest olmuşlar. Bu yaşımıza geldik, tüm dünyadan meyve, sebze yedik böylesi bir şey ilk defa başımıza geliyor diye gözyaşı dökmüşler.
Sevindim doğal olarak. Bilseydim onlar için de bir-iki kilo alıp gelirdim.
Japon damak tadına uygun bu ürün neden daha çok satmaz?
Bu işin püf noktası pazarlamada.
Komşu bu zeytini benden alıp hemen yedi çünkü 14 yıldır yan yana oturuyoruz. Güven unsuru var. Yoksa markette bulsa, hele Türk malı ise almaz. Sofrasına koymaz.
Ben zeytinin en iyisini alıyorum. Mal iyi.
Ayrıca Türk malları albenili bir imaja sahip olmadığı için o zeytini bir market alıp da rafına koymaz çünkü satışı garanti olmayan ve bilinmeyen bir ürünü tanıtmak, risk almak istemez. Türkiye denilince akla gelen olumlu bir imaj, ya da aranan bir marka yok.Bu nedenle örneğin spagetti restoranlarının mutfağında pişen makarna, salatasındaki zeytinyağıTürk malı olsa bile tüketiciye İtalyan, Fransız, veya başka bir ülkenin malı gibi sunuluyor.
Godiva çikolata Japonların taptığı en sevdiği lüks çikolata markası. Satın almak için önünde kuyruklara giriyorlar, Tokyo’nun ve diğer şehirlerin en lüks noktalarında mağazaları var. Godiva Ülker’in markası ama Japonya’da bunu bilen yok, zaten lanse de edilmiyor.
Son zamanlarda azar azar da olsa Aeon Türk ürünü kuru meyve, zeytinyağı gibi malları satmaya başladı ama o kadar seyrek ki göze batmıyor, farkedilmiyor. Onlar da marka oldukları için değil değişik ve ucuz ürün olduğu için piyasaya sürülmüşler.
Bu nedenlerle sokaktaki Japon aslında çok sevebileceği ve zevkle tüketebileceği bu ve daha bir çok gıdaya ulaşamıyor.
Komşunun iki kızı var. Biri 17 yaşında. Aşçılık okuyormuş. Zeytinin tadına hayran kalmış. Kimbilir belki de tadını unutmaz ve 20-30 sene sonra açacağı restoranlarda zeytinimizi baş köşeye koyar.
Bu dediğiniz Türk mutfağına karşı ön yargı maalesef bütün dünyada var. Büyük ihtimalle bizde bizim damak tadımıza uygun çoğu ürünü aynı şeyden ötürü ömür boyu tatmıyoruz.
Zeytinyağlı yaprak sarmanın tadını bilmeden ölecek çok insan var onlar için daha kötü ne olabilirki, yazık.
dogrudur katiliyorum ben hersene teo,ya ve oradaki ailesine yesil ve siyah zeytin goturuyorum bayiliyorlar ,,,senin zeytinlerin durusu cok guzel ama ,
Merhaba Körebe yazında bahsettiğin çocukluk dönemine ait ikinci yaranla ilgili yazıyı hala büyük bir merakla bekliyorum… Zeytin çok etkili bir yazı olmuş. Sen o sana bahsettiğim zeytincilerin başı olan adamla iletişime geçmiş miydin? Yazmaya devam etmelisin. İyi bayramlar
iPhone’umdan gönderildi