Japonya Trump’ı tavlamaya çalışıyor
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin (bilgileriniz gizli tutulur)
Tüm hesaplarını Hillary Clinton’un başkan seçilmesi ihtimaline göre yapan Japonya, Cumhuriyet Partisi adayı Donald Trump’ın seçimi kazanmasına hazırlıksız ve savunmasız yakalandı. Durumun ciddiyetinin farkında olan Japonya başbakanı Shinzo Abe bu hafta Perşembe günü (17 Kasım) New York’a giderek Donald Trump ile yüz yüze görüşecek ve güvence arayacak.
Abe acele etmekte ve endişelenmekte haklı. ABD, Japonya için hayati önemi olan bir müttefik. Ticari ve güvenlik politikalarında ani değişikler Japonya’da kaos yaratır.
Başbakan rivayete göre seçim kampanyası boyunca Trump’a hiç şans tanımayan ve tüm istihbarat ile hazırlıklarını Hillary Clinton’un başkanlığı için yapan Japon Dış İşleri Bakanlığı’na oldukça kızgın. Eylül ayında Abe New York’da başkan adayı Clinton ile görüştü, ama Trump’la da bir görüşme ayarlamaya gerek görmediler. Japonya başbakanı 2017 Şubat ayı için “Başkan” Hillary Clinton ile zirve yapmayı bile takvimine koymuştu.
Ayrıca bürokraside ve kabinede Cumhuriyetçi Parti kadroları ile kurulmuş bağlantılar yok denecek kadar az, olanlar da düşük seviyelerde. Ekim ayında Trump’un güvenlik danışmanı Michael Flynn Japonya’yı ziyaret etmişti ama başbakan ile görüşmemiş hükümet kanadındaki en yüksek seviyedeki görüşmesini Kabine Sözcüsü Suga ile yapmıştı. Rivayete göre bu görüşmede Flynn, Donald Trump’ın ABD-Japonya ortak güvenlik politikaları hakkında seçim döneminde sarfettiği yapıcı olmayan yaklaşımın başkan seçildikten sonra sürdürmeyeceği konusunda güvence vermişti.
(Parantez açıyorum, Michael Flynn emekli generaldir, Türkiye-ABD ilişkilerinin düzeltilmesine birinci öncelik verilmesini, ve darbeci Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini söylemiştir. Haberin bağlantısı —> burada).
Trump’ın seçimden önce ilan ettiği ve Başkan olarak ilk 100 günde yapacaklarını yazan”Amerikan Seçmenine Sözüm” manifestosunda, Japonya’nın bel bağladığı TPP (Trans-Pacific-Partnership) anlaşmasını iptal edeceğini, NAFTA’yı ise ya iptal edeceğini veya yeniden müzakere açacağını, ABD ile düzenli olarak ticaret fazlası veren ülkelere yaptırım uygulayacağını yazmıştı (Japonya ve Çin başta geliyor). Ayrıca Donald Trump Japonya’nın kendi güvenlik sorununu kendisinin çözmesini, gerekiyorsa nükleer silah sahibi olmasını belirtmişti. Yani hem askeri hem de ticari alanlarda yeni ABD başkanı, Japonya’nın 70 yıl boyunca refah, istikrar, ve güvenliğinin temeli olmuş taşları bir vuruşta yeknesak etmeyi düşünüyor.
Japonya Başbakanı Shinzo Abe, Donald Trump’ın başkan seçilmesinden sonra diplomatik dilde pek alışılmamış derecede abartılı ve duygusal şu mesajı yayınladı: “Olağanüstü yeteneklere sahip bir işadamı olarak sadece ABD ekonomisinin büyümesine önemli katkılarda bulunmakla kalmadınız, ayrıca şimdi de güçlü liderlik vasıflarınızla Birleşik Devletlerin ilerlemesi için sahip olduğunuz kararlılığı ve azmi de gösterdiniz“. Başbakan Abe, Donald Trump’ın egosunu okşayarak Japonya için önemli ticari ve güvenlik alanlardaki ittifaklarının müzakereye açılmasını engellemek istiyor olabilir.
Japonya için kritik üç ay
Trump’ın 100 gün içinde yapmayı taahhüt ettiklerine bakıyorum, ve dış ilişkilere fazla zaman ayıracağını hiç sanmıyorum. Başını kaşıyacak vakti olmayacak. Karar alma yerine karar alamamayı yetenek haline getirmiş Japon şirketleri Japonya için “bir gün” kadar kısa olan bu süre içinde ne yapacaklar merak ediyorum.
Benim görüşüme göre Trump’ın korumacı politikaları Japonya’dan ABD’ye sermaye akışını hızlandıracaktır. Bugüne kadar zaten Japon şirketlerinin yurtdışında yaptığı M&A’de dahil yatırımlarda aslan payı ABD’ye gidiyordu. Şimdi ABD’nin ticari ambargosuna maruz kalmamak için aynı hız ve yoğunlukta Japon şirketleri ABD’ye yatırıma devam edebilirler.
Geçmişte de bu böyle oldu. Ronald Reagan döneminde 1981 yılında başlayan ve 1994 yılına kadar devam eden sürede Japonlar kendi kendilerine ABD’ye yaptıkları araba ihracatına ambargo getirdiler. ABD’deki Japon yatırımları da bu dönemde başlamış ve ivme kazanmıştır. O dönemde Japonya’nın ticaret fazlasının yarattığı ekonomik sıkıntılardan kaynaklanan Japonya karşıtlığı o kadar zirve yapmıştı ki Toshiba’nın gizli olması gereken bir teknolojiyi SSCB’ye satmasını öğrenen bir gurup ABD’li senatör meclis binası önünde ellerinde balyozlarla Toshiba ürünlerini parçalamışlardı.
Askeri alanda, Japonya üç yıldır zaten kendi güvenliği konusunda biraz daha insiyatif almak için bir takım açılımlar yapmaya çalışıyor. Mesela Anayasa değişikliği önerisi veya bölge müttefiklerine silah satılması gibi. Ama bu çabaları benim görüşüme göre ziyadesi ile ağır ilerliyor. Ortada bugüne kadar kat edilmiş büyük bir mesafe yok, elde edilmiş bir ticari başarı da yok.
Ortak güvenlik anlaşmasının yeniden müzakereye açılmasına fazla ihtimal vermiyorum. Japonya zaten 50 binden fazla asker barındıran üslerin masraflarını büyük oranlarda karşılıyor. Gerekirse tamamını da öderler. Japonya’dan daha ziyade Güney Kore’nin işi zor.
Donald Trump kabinesinin asıl amacı orta doğu bataklığından çıkmak ve bu bölgeyi Türkiye gibi yeniden güven tesis edebileceği müttefikler aracılığı ile kontrol etmek. Gelişmeler bu yönde seyir ederse sürpriz bir şekilde yeniden Japonya’dan Türkiye’ye, eskisinden de hızlı şekilde yatırımlar akmaya başlayabilir.
Başbakan Abe kabinesi TPP anlaşmasını ABD seçimlerinden önce meclisten geçirerek bir jest yaptı. Ancak 17 Kasım’daki Trump-Abe görüşmesinde TPP için iyi bir haber çıkacağını sanmıyorum. En fazla, “yeni bir ticari paradigma için işbirliği” beyanı çıkar. Bazı analistler Japonya’nın TPP yerine RCEP (Regional Comprehensive Economic Partnership) sistemine yüklenmesini öneriyorlar ama TPP’nin yerini tutmaz çünkü RCEP bölgesel bir kurum ve o bölgedeki her ülke özellikle Çin ABD’ye satmak istiyor.