Japonya yeni bir partner arıyor
Üye olmak için burayı tıklayın
Günün Fotoğrafı- Asansördeki Hayalet (29 Mayıs 2015)

Asansördeki hayalet
Biz Vietnam’dan çıktık
Japon Dış Ticaret Örgütü JETRO’nun 2013 yılında yaptığı bir ankete göre Vietnam’da yatırım yapan Japon şirketileri arasında işletme karı bekleyen firmalar %59.9. Endonezya, Çin, Filipinler, Tayland ve Malezya’daki Japon şirketlerinin beklentilerinin gerisinde. Bu durum 2014 yılında biraz daha iyileşti ve %62.3’e çıktı. Ama hala Endonezya hariç diğer Asya ülkelerinin arkasında.
Benim konuştuğum şirket Vietnam’a fabrika kurmaya gitti. Önce temsilcilik ofisi açtılar. Yatırım daha sonra gelecekti ama şimdi kendilerini zor atıyorlar. “Ya fabrikayı kurmuş olsaydınız?” diye soruyorum. “Perişan olmuştuk” anlamına gelecek bir cevap veriyor.
Vietnam Japon firmalarının Çin’e alternatif olarak tercih ettiği yer. Genç bir nüfusu var. 90 Milyonluk ülkenin yaş ortalaması 28. Tayland’dan sonra en fazla Japon yatırımı buraya aktı.
“Bu durum değişiyor, eskisi gibi değil, artık Vietnam’daki Japon yatırımları azalmaya başladı” diye ekliyor konuştuğum eleman.
Bu firma Tokyo’daki genel merkezlerini Shinagawa’da yeni ve modern bir binaya taşıdı. Öğle yemeği için aynı firmadan bir yönetici ile sözleşmiştim. Gelmişken iki yıl kadar orada ülke sorumlusu olarak çalışan ve yakından tanıdığım bu şahıs ile de sohbet etmek istedim. Hem konuşuyoruz, hem de bana içini döküyor böyle.
Geçenlerde gördüğüm bir rapor, Japon dostu olması, yüksek büyüme hızı, genç ve kalabalık nüfusu ile Japon şirketleri arasında olumlu bir imajı olan Vietnam hakkında “gerçekler ile algılar arasında uçurum var” diye bir tespit yaptıktan sonra şöyle yazmıştı, “İdari mevzuat karmaşık, bir bağlantınız veya hükümette iyi tanıdık olmadan iş iznini çıkarmak için gerekli başvuruyu yapacak randevu almak bile zor olabiliyor. Hukuk sistemi zayıf ve yetersiz, vergi mevzuatı anlaşılmıyor“.
Japonlar Vietnam’a 1990lı yılların başından beri yatırım yapıyorlar. Belli ki bazı alanlarda sıkıntı var. Müzakereleri süren TPP (Trans Pacific Partnership) ticari bölge anlaşması sonuçlanırsa Vietnam’ın yıldızı daha da parlayacak beklentisi ile yatırımlar sürüyor.
Dolar ve diğer asya ülkelerinin para birimleri karşısında zayıflayan Japon Yen’inin durumu da yurt dışı faaliyetlerin cazibesini kaybetmesinde biraz etkili oldu. Kurlar son bir yılda %20 zayıfladı. Bir haftada ise %4 değer kaybetti. 2012 yılı başında 10 milyar yen parası olan bir firma 133 milyon dolarlık bir M&A yapabilirdi. Şimdi o 10 milyar Yen 81 milyon Dolar alabiliyor. Japonya dışındaki faaliyetlerin maliyeti arttı, Japonya içi daha cazip hale geldi.
Bir ay kadar önce 2011 yılında Endonezya’da dev bir fabrika kurmuş bir şirketin CEO’su ile konuşuyordum. Kimya sektöründe faaliyet gösteriyor. “Hem Yen değer kaybetti hem de yerel işçi fiyatları arttı” demişti. Endonezyalı işçilerin saat başı ücretleri %30 pahallanmış. Bir de bunun üzerine kurların gevşemesi gelince fazla mesaileri durdurmuşlar, cumartesi pazar paydos etmişler, bir miktar da işçi çıkarmışlar.
Her şirketin yurtdışı faaliyetlerini yeniden gözden geçirme sebebi kurlar değil. Dün öğleden sonraki toplantım Japonya’nın en güzide şirketlerinden birinin üst düzey yöneticisi ile. “Sana pek iyi olmayan bir haberim var” diyor. İstanbul’daki elemanlarını geri çekiyorlarmış. “Güvenlik sebebi ile mi” diye soruyorum. Öyle değilmiş. “Türkiye’de, sürekli negatif haber gönderen bir yapıyı tutmak istemiyoruz” diyor ve ekliyor “Uzun vadeli planları olumsuz etkiler”. Ardından bu kararın taktik bir hamle olduğunu, Türkiye’ye yapısal bakışlarının değişmediğini, mevcut durumun gerçek potansiyeli yansıtmadığını ekliyor.
Seçim öncesi iç ve dış basında çıkan haberlerin ve genel psikolojik durumun sürekli pesimist ve negatif tablolar çizdiğinden bahsediyor. IŞİD tarafından iki Japon vatandaşının katledilmesi Japonya’daki Türkiye algısını değiştirmişti. Türk ve yabancı basında olumlu tek bir haberin bile yapılmadığı bir dönemdeyiz.
Benzer bir durum 1.5 yıl önce Tayland için de olmuştu. Askerler darbe yapıp yönetime el koyunca Tayland’ın Japonya’daki imajı hızla irtifa kaybetti. Şimdi tekrardan eski seviyesine geri döndü diye duyuyorum ama askeri yönetim altında özürlü bir ülke olduğu gerçeği değişmiyor.
Aklım iki saat önceki görüşmeme kayıyor. Öğle yemeğini yeni genel merkezin altındaki şık bir restoranda yemiştik. Tokyo’nun bu bölgesi dev bir kentsel dönüşüm altında. 2027 yılında devreye girecek ve saatte 500km üzerindeki azami hızı ile Tokyo-Nagoya arası yolculuğu 2 saatten 40 dakikaya indirecek olan süper hızlı trenin istasyonu da Shinagawa’da olacak. 10 yıl kadar önce birinci dalga dönüşüm tamamlanmış, “Shinagawa Inter city” adı verilen istasyon ve ofis binaları bitmişti.

Shinagawa Intercity Merkezinden
Yeni genel merkez binasının beni en etkileyen yanı giriş mekanı. 30 milyonu aşkın nüfusu ile her daim tıklım tıkış imajı olan Tokyo için bir vaha denecek kadar geniş. Öylesine geniş ki insanda ulvi duygular bile oluşuyordu.

Binanın girişindeki geniş mekan etkileyici
Dün Tokyo belediye başkanı Masazoe gelmiş buraya. “New York ve Paris’i geçip, Londra’yı sollayıp dünyanın her açıdan bir numaralı metropolü yapacağız Tokyo’yu” demiş.
Bir yanda kurlardaki gevşeme, diğer yanda Çin’deki Japonya karşıtı düşmanlık, Tayland desen askeri yönetim var, Vietnam ve Hindistan’da iş yapmak zor. Japonya’nın uzun vadeli ve sürekli stratejik ortağı kim olacak? Yoksa artık kurlar da gevşedi biz tekrarda içimize dönelim, huzurlu ülkemizde fabrikalarımıza yatırım yapalım tüm dünyaya da buradan satalım mı diyecekler?
Ya da değişmeyen dinamiklere mi bakacaklar belki. Japon Yen’i ile 2012 yılı parite seviyesini koruyan ender kurlardan birisi de TL. Bütün olumsuz haberlere karşın bu bölgedeki tek dinamik ve istikrarlı ülke. Japon hükümetinin özel bir ilgisi var. Asya dışındaki partneri olarak görüyor. Özel sektörün ilgisi ise hala ABD ve Asya üzerinde çünkü burada ekonomik büyüme, istikrar ve göreceli olarak huzur var.
29-30 Mayıs 2015
Merhaba,
Blogunuzu beğeni ile takip ediyorum. Size bir kaç sorum olacak:
Sizce Japonya’nın yeni yatırım alanı Türkiye olabilir mi? Yeşil ışık yakmışsınız ancak net bir şey anlatmamışsınız, demek istediğim nötr ve objektif yaklaşmışsınız. Bu durumu siz nasıl değerlendirirsiniz/yorumlarsınız?
Diğer bir konu ise, Japonya eğer Türkiye gibi bir alanda yatırım düşünürse, bu takriben kaç yıl içinde başlar, kendini toparlar ve piyasaya hazır hale gelir?
Son sorum, velev ki Japonya-Türkiye kapsamında yeni yatırımlar sonucu güzel ilişkiler oluştu, Türkiye tarafında ne türlü değişiklikler olur?
Teşekkürler.
Selamlar Selin,
Bir ABD, Çin veya Vietnam gibi Japonya’nın yeni yatırım alanı Türkiye olmaz. ABD ve Çin iki büyük pazar, yani ticaretinin önemli bölümünü bu ülkeler ile yapıyor. Yatırıma yönelmesi herşeyden önce bu pazarlara düzgün hizmet vermesi için gerekli.
Türkiye’ye yatırım yapanlar olacaktır, marjinal bir partner olması için şartlar da mevcut ama bu durumu avantaja çevirecek yapımız yok. Sorun Türkiye’de Japonya’da değil. Çok düşük bir olasılık da olsa “stratejik partner” ve “marjinal yatırım ortaklığı ile birleşebilir.
Türkiye’nin Japonya ile olan ticari açığı şöyle: sattığımız 394 milyon dolarlık ürüne karşılık aldığımız 3.2 milyar dolar. Yani bizim daha fazla çabalamamız gerek yatırım çekmek için.
Bir Japon şirketinin Türkiye’yi yatırım programına alması ile bu emelini gerçekleştirmesi arasında geçen süre bir ila üç yıl arasında değişir.
Japon kültürünü daha fazla anlama fırsatını yakalamış oluruz. Japon restoranlarının sayısı artar, Japon müzisyenler gelir, daha çok kültürel anlamda katkı olur yani. iş hayatında istihdam sağlayacakları için faydalı olurlar.
Yine güzel bir yazı.
teşekkür