Görüp de Geçtiğimiz İstanbul
Narmanlı Han’da büyükbabamın muayenehanesi varmış. Bu binaların pek çoğunu da bilirim. Rehber eşliğinde gezmek güzel olurdu. İlgilenenler için duyurulur.
Çıkmaz sokakları, yıkıntı halindeki evleri, ihtişamlı sarayları, apartmanların arka pencerelerinin baktığı avluları ile, bu şehirde keşfedecek ne çok şey vardı! İstanbul iç içe geçmiş diyarların merkeziydi belki. Şehrin daracık eski sokaklarını dolaşırken bir solucan deliğinden girip diğerinden çıkabiliyorduk. Solucan delikleri yüzünden paylaşılamıyordu bir türlü. Çünkü mekan değiştirirken insan kendi kimliğinden de özgürleşiyordu. Kim olduğunun önemi kalmayınca mutluluk kendiliğinden geliyordu.
Saklambaç, Defne Suman
Lisedeyken bir Pazar öğleden sonrası tiyatro çalışmasından sonra kafamıza göre bir otobüse binip, aklımızın estiği bir durakta inmiştik. Daracık sokaklarda, karanlık geçitlerde, ihtişamlı ve tarih kadar eski binaların arasında gezindiğimiz bence pek büyülü o bahar gününün sonunda annemlere o gün Karaköy’ü keşfettiğimizi söylediğimde çok gülmüştü. Karaköy’ün ara sokaklarının onun için artık bir esrarı yoktu. Bizim bakir gözlerimize mucize misali görünen ayrıntıların, bir anda karşımıza çıkan bir avlunun, bir çeşme köşesinin, merdivenlerle kesiliveren bir sokağın yüreğimizde yarattığı kıpırtıyı o çoktan unutmuştu.
O gün otobüsten inip…
View original post 835 kelime daha