Kenji Goto daha önce El Kaide tarafından da kaçırılmış
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin, internet sansürlense de okuyabilin (bilgileriniz gizli tutulur).
DAEŞ (IŞİD) tarafından geçtiğimiz Pazar günü katledilen Japon gazeteci Kenji Goto sık sık Suriye’ye gidiyor ve iç savaşın, koalisyon güçleri tarafından sürdürülen bombardımanın halk üzerindeki etkilerini gözlemliyor, dünyaya anlatıyordu. Tarafsız gözlemciydi, Suriye halkının dostuydu. Son mesajında başına bir şey gelirse barış yanlısı olarak tanımladığı Suriyelileri sorumlu tutmayın demişti.
Uzun yıllardır Kenji’yi tanıyan arkadaşı Toshi Maeda “Kenji savaşan tarafların arasındaki sorunla ilgilenmiyordu, O’nun tutkusu çatışmaların halk üzerinde özellikle de çocuklara olan etkisiydi” demiş.
Maeda, 28 Ocak’da ABC News sitesine yüklenen video röportajında Kenji’yi, “batılı olmayan gazeteci gözüyle savaşı anlatan muhabir” olarak tanımlıyor. Aynı videoda Kenji Goto’yu Türkiye sınırından haber yaparken, veya mülteci kampına dönüştürülmüş bir düğün salonunda savaştan kaçan Suriye vatandaşlarının durumunu aktarırken görüyoruz. O videoya ulaşmak için burayı tıklayın (ingilizcedir).
Bugün tesadüfen, Toahi Maeda ile dün konuşan Daniel Eskenazi adlı İsviçreli gazeteci ile karşılaştım. Kenji geçen Ekim ayında Suriye’ye yola çıkmadan iki saat önce Maeda ile buluşmuş. Anlatılana göre bu gidişi Kenji için bir hayli zor bir karar olmuş çünkü üçüncü çocuğu sadece bir kaç hafta önce doğmuştu. Gene de koalisyon bombardımanlarının etkisini olay yerinden haber yapmak istemiş. Yeni doğan bebeğini düşünerek olsa gerek seyahatini kısa tutmayı planlamış, “bir hafta sonra döneceğim” demiş.
Ne yazık ki bu, Kenji’nin son uçuşu oldu.
Röportajı yapan Daniel Eskenazi bu söyleşide önemli bir ayrıntıyı yakalıyor. Kenji Goto uzun yıllar savaş muhabirliği yapmış tecrübeli bir gazeteci. Aldığı risklerin farkında. Nasıl farkında? Çünkü daha önce Suriye’de görev yaparken bir kaç kez El Kaide tarafından kaçırılmış. Her defasında da kendini kaçıranları Arapların veya Müslümanların düşmanı olmadığına ikna etmeyi başarabilmiş. Bölgenin içinde bulunduğu dramı anlatan tarafsız bir gözlemci olduğunu anlatmış.
Ama bu kez farklı oldu. Kenji yakalandıktan sonra uzun bir süre alıkoyuldu. Sonra da diğer Japon tutsak ile beraber infaz edildi.
Burada hemen bir parantez açıyorum. Bu bahsettiğim röportajı yapan Daniel Eskenazi İsviçreli ama babası doğma büyüme İstanbullu. Elektrik mühendisiymiş. Avusturyalı olan annesi 1935 yılında Nazi’lerden kaçarak İstanbul’a gelmiş. Burada bir süre sonra Daniel’in babası Moşe ile tanışıp ve evlenmiş. Büyükada’da yaşamışlar. 6-7 Eylül 1955 olayları öncesi ve sonrasında azınlıklara yönelik, şiddet, sindirme, korkutma ve terörden kaçıp İsviçre’ye göçmüşler (6-7 Eylül olayları hakkında bilgi için burayı tıklayın, bir de burayı tıklayarak meşhur Fenerbahçeli futbolcu Lefter’in ağzından ögrenebilirsiniz).
Daniel’in Kenji Goto hakkında yazdığı yazıya burayı tıklayarak erişebilirsiniz (Fransızcadır). Parantezi kapatıyorum.
Türkiye devreye girseydi Kenji kurtulur muydu?
Bu tez bir kaç kez dile getirildi. Bazı akademisyenler ve gözlemciler eğer DAEŞ ile Ürdün yerine Türkiye üzerinden müzakere ediliyor olsaydı en azından bir rehinenin kurtarılabileceğini söylediler.
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
Bu Japonları kurtarın yazısı için burayı tıklayın
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Ben bu konuda aynı fikirde değilim. Eğer Türkiye’ye daha önceden, yani iki rehineye turuncu kefenler giydirilip video önüne çıkarılmadan önce danışılmış olsaydı belki bir şans vardı. Hatırlarsanız 49 vatandaşımız geçen sene üç ayı aşkın bir süre rehin kalmış ama sağ salim vatana dönebilmişti. O dönem boyunca örgütün alenen provoke edilmemesinin Türklerin kurtulmasında etkili olduğunu düşünüyorum. Japon başbakanı Abe Mısır’a gittiğinde de iki Japon vatandaşı tutsaktı.
Japon rehinelerin infaz edilmesinin tüm dünyada büyük yankı yapacağını rehin alanlar da biliyordu ama ellerinde sebep yoktu. Michael Penn gibi bazı gözlemciler Abe’nin Mısır ziyaretinde verdiği sözlerin bu trajediyi tetiklediğini düşünüyor.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
“IŞİD’den Japonya’ya rehin şoku” yazısı için burayı tıklayın
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
Türkiye neden tehlikeli bölge yapıldı?
Kenji’nin katledilmesinin ardından celladı Japonya’ya savaş açtıklarını ve Japonları yakaladıkları yerde öldüreceklerini videoda haykırdı.
Bunu gören bazı akademisyenler Suriye sınırındaki gazetecilerin hemen bölgeyi terketmesini söylediler. Ardından da Japon Dış İşleri Bakanlığı Türkiye’nin güney doğu sınırını “Kırmızı Bölge” ilan etti.

Televizyonda Türkiye sınırı
Sınırlarımız içindeki bir bölgenin yüksek riskli ilan edilmesi bence Türkiye’ye yapılmış bir haksızlık. “Kırmızı Bölge” hiç bir şekilde devlet kontrolünün olmadığı, asayişin sağlanamadığı, caddelerinde gündüz veya gece alenen insan kaçırıldığı, adam öldürüldüğü can ve mal güvenliğinin olmadığı yerlere layık görülen ve “hemen terkedilmesi gereken” bir statü.
Kırmızının bir altı “Koyu Turuncu Bölge”, seyahatlerin ertelenmesi tavsiye ediliyor. Ondan bir hafifi ise “Turuncu Bölge”, zorunlu olmadıkça seyahat edilmemesi tavsiye ediliyor. Daha sonra “dikkatlı olun” uyarısının yapıldığı Sarı Bölge var.
Suriye sınırımızın “zorunlu olmadıkça gidilmeyecek” bölge olsa anlarım. Yanı başımızda acımasız bir savaş var, 2 milyona yakın mülteci bizim tarafımızda. Ama diğer kırmızı bölgelerle aynı derecede can güvenliğinin olmadığı bir yer mi? Bu sorunun cevabı önemli. Mesela Kuzey Kore’ye bakalım. Bu ülke ile Japonya’nın diplomatik ilişkisi yok. Her fırsat bulduğunda Japonya’ya füze sallayan, ulusal stratejisini Japonya’yı denizin dibine gömmek hedefi etrafında şekillendiren, Japonya topraklarına ajanlar gönderip evlerinden, okullarından, sokaklarından Japon vatandaşlarını kaçırıp yıllardır alıkoyan Kuzey Kore bile Japon Dış İşleri Bakanlığı’na göre “Kırmızı Bölge” statüsünde değil. “Koyu Turuncu” statüsünde de değil.
Bu nasıl mantık?
DAEŞ tarafından öldürülen Japonlar Türkiye’den kaçırılmadılar. Kendi istekleri ile riskleri bilerek Suriye’ye gittiler. Suriye içinde örgütün eline düştüler. Daha önce kaçırıldıkları halde gittiler. Müzakereler sürerken onlarca Japon gazeteci sınırdan durumu takip etti, konakladı, dolaştı.
Bu linki tıklarsanız yabancı ülkelerde ölen veya yaralanan Japonların bir listesini bulacaksınız. En fazla Filipinlerde vukuat var gözüküyor ama Japon makamları Filipinler’i gidilmesinde sorun olmayan ülke statüsünde tutuyorlar, sadece “dikkatli olunmasını” tavsiye ediyorlar.
Merak ettim bakanlığın web sayfasından diğer tehlikeli bölgeleri araştırdım. Haritanın orta doğu kısmı şöyle:
Başbakan Abe’nin ziyaret ettiği Mısır “Zorunlu olmadıkça gidilmeyecek bölge” olarak tanımlanmış. Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna’da aynı biçimde.
Ukrayna’da savaş var, gitmekte sorun yok ama Türkiye riskli bölge. Ben bu mantığı anlamıyorum.
Anladığım şu. Galiba ilk defa bu haritaya girdik. Bir kere dahil edilince de kolay kolay çıkılamıyor gibi. Yazık!