Bugün birisi intihar etti
Üye olmak için burayı tıklayın, yazılar doğrudan posta kutunuza gelsin, internet sansürlense de okuyabilin (bilgileriniz gizli tutulur).
Japonya’da 2014 yılında tahmini olarak 25.374 kişi kendi yaşamına son vermiş. On yıl önce 32.325 kişiydi. İntihar oranında düşüş var. Bu iyi bir şey. Ama gene de OECD ortalaması olan onbinde 12.5’dan yüksek. Japonya 20 civarında. En kötü oran ise Kore’de onbinde 27 imiş.
Japonya ve Kore ekonomik mucize yaratan iki toplum, model. Ama gelişmiş ülkeler arasında (OECD) içinde intihar oranı en fazla iki ülke.
Neden? Ekonomik gelişme, refah, yüksek okuma yazma oranı, büyük ülke. Yetmiyor mu? Nedir eksik olan?
Japon resmi kaynaklarına göre canına kıyanların 3 de 2’si erkek. Hastalık, yaşlılık, yalnızlık, “ijime”, intihar sebepleri arasında ilk sıralarda. İş bulamama da bir intihar nedeni.
Bugün birisi intihar etti
Ölmeye karar veren bir insan nasıl bir günde bu kararını yerine getirmek ister? Güneşli bir günde mi? yağmurlu bir günde mi? Sıcak bir günde mi? Soğuk bir günde mi? intihar edenler için hava durumunun önemi var mıdır?
Bugün hava pırıl pırıl, güzel bir gündü ve bir kişi kendini trenin altına atarak intihar etti.
3 numaralı platformda bekleyen tren kalkmak üzereydi. Bir an tereddüt ettim sonra 4 numaralı perondaki trene bindim. Hep acelem var diye o an kalkan trenlere binerim bu kez yavaştan aldım.
Ben vagondaki boş bir koltuğa otururken diğer tren istasyondan ayrılmıştı bile. Arkasından bir başka ekspres yavaş yavaş perona doğru yaklaşıyordu.
Kalkan tren 100-150 metre gitmişti ki aniden durdu. Korkuluklarda birisi kendini önüne atmış.
Anons yaptılar, kaza oldu diye. Japonca “jinshin jiko” denir. Tren birisine çarptı anlamına gelir ama bu durumlarda kazadan çok intihar olasılığı yüksektir. Tren kimseye çarpmamıştır, birisi kendini trenin altına atmıştır.
Seferler iptal doğal olarak.
Bir süre ne yapacağımı bilmeden platformda dolandım sonra istasyondan çıkıp yürümeye başladım. Kazanın olduğu bölgenin önü ambulans, itfaiye arabası ve polis arabası ile dolmuştu. Daha da geliyorlardı yeni yeni siren seslerini duyuyordum.
Kazanın olduğunu sandığım hemzemin geçidin önüne gelince durdum, dar sokaktaki polis ve ambulans görevlilerine baktım, sonra raylara baktım uzaktan. Görevliler duran trenin altında bir şeyler arıyorlardı ama görünürde herhangi bir şey bulunmuyordu. Demek ki daha öndeki veya arkadaki vagonların altındaydı aradıkları.

Bu geçitte kaza oldu dediler ama burada bir şey yoktu.
Devam ettim yürümeye. İleride üst geçit vardı, oradan rayların karşısına geçtim. Tren yerin altına uzanan tünelin tam ağzında durmuştu, ve herhalde bu gidişle en az bir saat duracaktı.
Üst geçidin öte tarafında da polis arabası ve ambulans,itfaiye arabası vardı. Yabancı (japon olmayan) bir genç çocuk galiba olayı görmüştü, ifade veriyordu. Üzerinde uzun siyah bir palto ayağında kısa pantolon vardı. Pencereden görmüş olmalı. Tren içindeki yolcular bir kısmı oturmuştu. Kazanın olduğunu zannettiğim vagondaki yolcular ise intahar eden kişinin cesedinin bulunduğunu sandıkları noktada toplanıp cama yığılmışlar olanı biteni görmeye çalışıyorlardı.

Sağ tarafta iki polis görgü tanığının ifadesini alıyor
Hafiften fena oldum. Adamın biri yaşamından umudunu kesmiş ve ölmek istemişti. Demir yolu ile arasındaki tel örgüye tırmanmış sonra kendini gelen trenin önüne atmıştı. 15 dakika öncesine kadar hayatta olan ama belki de mutsuz ve umutsuz olan ve zor bir kararı vermenin ıstırabını çeken o insan şimdi bir ölüydü. Büyük bir ihtimalle parça parça olmuş vücudunu rayların ve tren tekerleklerinin altından çıkarmak için 20’ye yakın sağlık görevlisi ve tren şirketi çalışanı toplanmıştı. Bir o kadar da polis vardı. Ayrıca en az 7 ambulans, 4 veya 5 itfaiye kamyonu, 10’a yakın polis aracı gelmişti.
Yolda toplanan meraklı kalabalığı ise 20-30 kişi kadar olmuştu herhalde.
Yaşadığı sürece bu kadar çok insanın dikkatini çekmiş miydi acaba intihar eden?
Trenin içindekiler ne düşünüyorlardı oturdukları koltuğun 1.5 metre altındaki artık ölü olmuş kişi hakkında?
Bu gibi durumlarda internette haber yayılır. Hemen akıllı telefonumdan bulunduğumuz istasyonun çevresinde kaza aradım. Buldum da. Vagonun içindekiler bakıyordu ya, işte fotoğraf da çekmişler, ve o fotoğrafları twitter’e yüklemişler.
Birisi şöyle mesaj atmış “kendini attı galiba bir saatten önce tren hareket edemezmiş “.

Trenin içinden çekilen bir foto, twittere yüklenmiş ben de oradan indirdim
Trenin bir başka yolcusu şöyle bir tweet geçmiş “biner binmez trende anons yaptılar, birisine çarpmışız, tren durdu en az bir saat, Allah kahretsin”. Gene bir başka yolcu twitter gazeteciliği modunda, “istasyon yakınlarında kaza oldu, birisi trenin önüne atlamış, ben baştan ikinci vagondayım, vagonun altında görevliler bir şeyler arıyorlar, trenin bir saatten önce hareket etmesi beklenmiyor”.
Bir süre duran trene baktıktan sonra istasyona döndüm. İnsanlar biletçi odası önünde yığılmışlar, bir duyuru asılmış hemen gişenin önüne, seferler iptal edildi diye. Kapıya doluşanlar hangi tren ne zaman var diye soruyorlar, bazıları bilet paralarını geri istiyor. Kimi yolcu ben yürüyeceğim diyor, kimisi umutsuzca tren ne zaman hareket eder diye bilmek istiyor.
Kimse intihar eden adamın kim olduğunu, ne olduğunu sormuyor. Ya herkes biliyor ama aralarında gizli bir söz verilmiş gibi kimse konuşmuyor, ya da kimse umursamıyor hatta müşkülat çıkardığı için sinirleniyor, “öleceksen intihar edeceksen git kimseyi uğraştırmadan et” diye ölen adama sitem ediyorlar, ondan nefret ediyorlar.
Bir aralar, ekonomik krizin en şiddetli zamanında Japonya’da intiharlar çok artmıştı, tren önüne kendini atmak modaydı. Tren işletmeleri caydırıcı olsun diye istasyonlardaki rayların üzerine ayna yerleştirmişlerdi belki umutsuz insanlar intihar etmeden önce kendi suretlerini, yansımalarını görürler de vazgeçerler diye.
Bir de intihar sonrası ortaya çıkan masrafları (tren durmasından, temizleme giderleri vb) ölenin ailesine ödetmeye başladılar, ayrıca sigorta şirketleri de intihar sonucu hayatını kaybedenlerin ailelerine poliçe ödemesi yapmayı durdurdu. Bu yolla intiharlar azaldı.
Ama bu olaylar durmuyor. İnternetten araştırınca farkediyorum ne de çok oluyormuş. Eve dönünce karıma söyledim, O da bana daha iki hafta önce yanı başımızdaki istasyonda bir intihar vakası olduğunu söyledi. Ne çok insan intihar ediyor dedi.
Tren seferlerinin yeniden başlamasını beklemektense yürümeye karar verdim. Yol boyunca gelen geçen arabalar vardı, istasyonları birer birer geride bıraktım. Bir ara gözüme bir cafe ilişti. Oraya girdim, biraz kafa dağıtırım, dinlenirim diye. Çikolatalı kek ile kahve ısmarladım.
Yazmam gereken yazışmalar vardı. Biraz yazı yazdım, maillerime baktım. Sonra etrafıma baktım. Bir iki saat önce bir insan öldü, ama kimse bilmiyor, bilseler de belki bir şey yapamamanın çaresizliği ile umursamayacaklar, ya da düşünmeyecekler.
Herkes kendini kurtarmaya çalışıyor.
Çikolatalı çörek ve kahve iyi geldi. Bir süre sonra dışarı çıktım. Bir araba gürültüyle yoldan geçti. Uzakta bir ambulansın siren sesi var. Köşedeki dükkanın vitrinine takıldı gözüm. Renkli ve sıcak bir dünyanın simgeleri ile doldurulmuş, mutluluğun mesajını vermeye çalışıyor yoldan kayıp giden insanlara. O istasyondan artık iyice uzaklaşmışım.

Bir vitrin
Hayat akıp gidiyor…
(bu yazıya konu olan olay üç hafta önce yaşanmıştır)
Merhaba
Yazılarınızdaki fotoğrafların ufak boyutlu olmasının özel bir sebebi var mı? Japonlar tarafından yazılan Japonca/İngilizce bloglarda bu durum dikkatimi çekmişti. Telefon kamerasıyla bile çekmiş olsalar 640×480 gibi ufak boyutlara düşürüp öyle paylaşıyorlar. Facebook’ta arkadaş olduğum bazı Japonlarda da aynı durum var. Belki sizinki fotoğraflarla yazıyı hizaya getirmek için olabilir ama Japonlardaki bu küçük boyutlu fotoğraf paylaşma alışkanlığının sebebini biliyor musunuz?
Fotoğraf büyük olursa yüklemesi zor olur, kolay yüklesin diye çözünürlüğü düşük tutulursa bu sefer de resim kalitesi bozulur. Bu nedenle ben iyi kalite küçük format tercih ediyorum, bir de yer sorunu var tabii. Başkaları neden küçük gönderiyor bilmem.