Japonya’nın Karanlık Yüzü (1)- İjime
Setagaya Belediyesi’nin okul işleri gibi eğitim-öğretim ile ilgili birimlerinin toplandığı belediye binasının üçüncü katı diğer iki kat gibi hastane bekleme odası düzeninde değil. Buraya düzensizlik hakim. Bir dağınıklık ve keşmekeş havası var. İşi olanlar ile işi görenler arasındaki banko, panolar, eşyalar, ve dar koridor arasında kaybolmuş. Sanki Japonya’nın okul sistemini özetler gibi.
Bu kaos ortamını fazla önemsemeden 37 numaralı gişeyi arıyoruz. Eğitim kurulundan bir görevli ile randevumuz var. Adına T. diyelim. Sevimli ayı Yogi gibi birisi çıkıyor masa yığınlarının ardından. Küçük adımlar ile yanımıza gelip bizi daracık bir alana sığdırılan 4 koltuklu toplantı mekanına götürüyor. Yüzünde Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinden Metin Akpınar’ın dudaklarını büzerek sıkça yaptığı muzip-mahçup efemine gülüşe benzer bir hava var.
Konumuz Kaan. Yani oğlumuz. Okulundan memnun değil. Sorunlarımız var. Bir kaza olacak. Okulu değiştirmek istiyoruz. Annesi bir kaç aydır tüm kanalları denedi. Her gün okulda hocalara giden ve gene hocalardan gelen iletişim defterine şikayetlerimizi yazdı. Sınıf öğretmenleri ile konuştu. Okul müdürü ile görüştü. Konu Belediye’ni eğitim kuruluna kadar gitti. Gelip okulda gördüler. Kaan’la mülakat da yaptılar. 9 yaşındaki çocuk açıkça neler olduğunu anlatıyor, kendini ifade ediyor. Ama ı-ıhh. Adamlar bir türlü transfer işlemini onaylamıyor. Biraz daha bekleyelim diyerek konuyu sürüncemeye bırakıyorlar. Böyle yaparlarsa bizim yılıp vazgeçeceğimizi sanıyorlar.
Sorun ciddi. Ortada resmen bir “ijime” var. Yani sınıfta oğlanla uğraşıyorlar. Bizimki ilk başta çok önemsemiyordu. Ama sonraları evde şikayetleri arttı. Oğlan agresifleşti. Neyseki diyaloğumuz var. Bizden bir şey saklamıyor bu şekilde yalnız olmadığını anlıyor. Ama mesele de bir türlü çözüme kavuşmuyor. Sınıf zaten küçük, karşındakini yok sayabileceğin bir ortam değil. Laf sokuşturmalar, isim takmalar, alay edercesine konuşmalar. Hocaları koruyor ama bizimkinin de siniri bozuluyor. Karım ilk başlarda alttan al diyordu. Sonra Kaan’ı dinledik ve gördük ki normal bir toplulukta olsa kavga çıkaracak şeyler var. Bunun üzerine işin üzerine gitmeye başladık. Ama hocalar anlayışlı anlayışlı dinleyip, bir takım önlemler alıp sonra hiç bir şey yapmıyorlar. Tipik bir Japon sürüncemesi.
Çaresiz kaldık. Bir süre sonra Kaan’a cevap vermesini, laf sokuşturmaya çalışana haddini bildirmesini, iteni itmesini, vurana vurmasını öğretmeye başladık. Bizimki bugüne kadar kimseyi incitmemiştir. Hanım “içine atmak da cesaret ister” diyor. Ama ben farklı düşünüyorum. Seninle uğraşana bu işin bir bedeli olduğunu belleteceksin ki bir daha yanına gelirken iki defa düşünsün. Dünya keşke adil olsa ve yapılan fedakarlıkları bilip ilahi bir adalet iyileri kutsayıp kötüleri ve hatalıları cezalandırsa. Ama öyle olmuyor. Ve içine atan Japonya’da hep eziliyor.
Bir süre sonra karım da olayların basit bir yanlış anlama olmadığını gördü. Kaan’da kendisi ile uğraşanlara cevap vermeye başladı. Kaan için bunlar yarı bir oyun. Ama oyunu uzatmak gereksiz. Olanlar bizim enerjimizi emiyor. Okulu değiştirmek istiyoruz. Ve bunun için işlemleri başlatıyoruz. İşte bu noktada eğitim kurumu devreye giriyor. Daha önce böyle bir sebeple okul transferi olmamış, biraz daha bekleyip okulun aldığı tedbirlerin sonucunu görmeliymişiz. Falan filan. Boş laf. Sonunda ben gidip konuşmaya karar veriyorum. Bu toplantının vesilesi bu.
Bu bir ijimedir
Toplantıya başlamadan önce cebimden IC cihazını çıkararak görüşmeyi kayıt edeceğimi söylüyorum. T. irkiliyor. Ama hayır deme şansı veya lüksü yok. Okul değiştirme işlemini onaylamama gerekçelerini kayıt altına almak istiyorum. Daha önce böyle bir sebeple transfer yapılmadı diyorlar ama yalan, çünkü yapıldı biliyorum.
Durumu anlatıyorum. Okulu seven çocuğun okula gitmek istememeye başladığını. Diğer çocuklardan agresif hareketler geldiğini. Okul dışında artık daha mutlu olduğunu falan. Bu işin bir ijime olduğunu, Kaan’a söylenen lafların bir kavga sebebi olduğunu, bu durumu böyle gitmeyeceğini, bizim okulun alacağı tedbirlerle ilgilenmediğimizi, beklemek istemediğimizi söylüyorum.
İjime, yani okulda çoğunluk bir grubun zayıf ve daha küçük başka bir grup veya birey ile uğraşması Japonya’da toplumsal bir sorun. Yüz karaları. Yabancıların bilmesini istemiyorlar, kimseye de söylemiyorlar. Kendi aralarında da üç maymunu oynuyorlar. Ne zaman ki bir okulda körpe bir fidan intihar ediyor o zaman ah ah, vah vah artık olmasın diyorlar, göstermelik nutuklar atıyor, kitaplar yazıyorlar ama sonra eski tas eski hamam. Japonya’da güçlü güçsüzü ezmeye devam ediyor, zalimi daha da zalim, sadisti daha da sadist yapan bir sistem bu. Ya baştan sınırını çizip sana bunu yapanı anasından doğduğuna pişman edeceksin ya da içine çekeceksin.

ijimeyi anlatan bir çizim (internetten)
İjimenin çeşitli türleri var. En yaygın ve masum olanı konuşmamak, selam vermemek, yok saymak, oyunlara almamak, gruptan çıkarmak, sınıfta oturduğu sıraya pislikler koymak, itip kakmak, takma isimlerle çağırmak, alay etmek, söylediklerini “ti’ye almak gibi. 3 yıl önce Otsu şehrinde iki ortaokulu öğrencisi intihar etmişti. Onlara yapılan ijimede intihar provası da varmış. Ve bütün bunlar hocaların gözü önünde bilgisi dahilinde oldu.
Yılanın başını başta ezmek
Kaan hiperaktif bir çocuk. Doktoru ilkokul yıllarında rahat edeceği bir ortamda olması derslerden daha önemlidir demişti. Bu nedenle şimdiki okulunu, Setagaya İlkokulunu seçtik. Çok da sorun yoktu. Hocalar iyi. Ama bu sene gelen çocuklardan bir tanesi empati özürlü. Bu velet bizimkine abuk sabuk laflar edip taklitlerle falan sinirini bozuyor. Geçen gün derste öğrenciler yaptıkları sporla ilgili sunum yapmışlar. Kaan eskrimi seviyor. Anlatmaya başlamış. Diğeri arkadan ‘sen kim eskrim kim” demiş. Ve buna benzer bir sürü davranış bozukluğu. Bir de arada sırada “hadi sen git öl” falan diyormuş. Duyunca kan beynime fırladı. Son zamanlarda Kaan iyice cevap vermeye başlayınca diğerleri eskisi kadar cesaret edemiyorlar. Hocalar da Kaan’a arka çıkıyorlar. Ama ruh hastası veletler var. Vazgeçmiyorlar. Kene gibi. Hocaların bu işin kontrol altına alacağı yok. Olaylar büyümeden başka bir okula geçmeyi istiyoruz.
Bu hafta iş için Türkiye’deyim. Görevli bizim talebimizi işleme koyacağını söylemişti. Ama bugün Kaan’la ve karımla konuştum eğitim kurulundan ses seda yokmuş. Üstelik sorunlar da devam ediyor. Hocalar hala durumu inceliyorlar.
Bunu üzerine telefon açtım Eğitim Kurulu’na, yani T.’ye. Neden cevap vermiyorsunuz dedim. Adam hala mırın kırın ediyor. Bakıyoruz diyor, okula gittik hocalarla konuştuk biraz daha süre diyor. Doğal olarak sabrım tükeniyor. Kendisine devreye avukatlarımı sokacağımı söylüyorum. Böylesi daha mı iyi olur diye soruyorum. Adam lafı geveliyor, uzatıyor, biz sizinle görüşmeyi aldığımız önlemleri dinlemenizi tercih ederiz diyor. Ne önlemi her gün bir şey oluyor diyorum. Gene aynı cevap. Sanki bozuk plak takılmış aynı nakaratı tekrarlıyor.
Avukatları araya sokmayın diyor. Görüşmek istiyormuş. Peki o zaman diyorum. 4 Aralık sabahı 10’da uçağım Tokyo’ya iniyor. Direkt oraya geliyorum annesi ile beraber. Dinleyelim bir defa daha bakalım neymiş anlatmak istedikleri.
Öncelikle geçmiş olsun ve Allah yardımcınız olsun. Bayağı ciddi bir mesele.
Doğrusu Türkiye’den bakılınca Japonlar övüle övüle bitirilemiyor. Hâlbuki her toplumda olumsuz yönler mevcut. Maalesef insanlar teknolojik ileriliği her anlamda ilerilik zannediyorlar. Siz bu yazıyı yazmasaydınız ben de bu olumsuz durumdan haberdar değildim açıkçası. Tabi bu olumsuzluk Japonlar’ı tümden kötü yapmaz ama onların da insan olduğunu, olumlu-olumsuz birçok özelliğe sahip olduklarını gösterir.
Kaan için üzüldüm gerçekten. Çünkü çocuk yaşta yaşanılan problemler yetişkinliğe ciddi izler bırakıyor. Bu yaşadığı olay onda özgüven kaybına sebep olabilirdi ama bence sizin müdahaleniz, yani kendisini savunmasını telkin etmeniz, çok yerinde olmuş. Çocukları barışçıl yetiştirmeliyiz derken nefsi müdafaadan aciz olmalarına sebep olmamak gerek. Çünkü her daim kötüler var ve kötülüğün gözünün içine bakmadan iyiliğe doğru bir adım atılamıyor. Umarım kendini savunabilmiş olması kendine olan güvenini artırır ve bu sıkıntılı durumdan kazanç elde etmiş olur. Ancak bu aşırıya kaçarsa tersi olup; “yendim ve daha çok yenmeliyim” duygusu da olabilir. Bu noktada dikkatli olmak gerek. Velhasıl; ebeveyn olmak gerçekten zor. Ben de bu konuya, yani çocuk yetiştirmeye, ilgi duyduğum ve kafa yorduğum için bir iki cümle edebildim. Umarım faydası olur. Gelişmeleri merakla takip edeceğim.
Burada bu ijime ye “pesten” diyorlar.. Ciddi sorun.. Bizim zamanimizda var miyid? Veya simdi turkiye’de var mi bilmiyorum… Belki bizim toplumlarda vurdu kirdi cok olunca kimse ti ye almaya cesaret edemiyor????? Bol sans, umarim istediginiz gibi olur ve okul degisimi gerceklesir…
>