Japonya başbakanı Abe 2014’te destan yazacak mı?

Tıklayın yazılar posta kutunuza gelsin(üyelik bilgileri gizli tutulur)

Not: Giriş paragrafı 16 Ocak 2014 de değiştirilmiş ve genişletilmiştir.

“Japan is back”

Shinzo Abe, Japonya Başbakanı

2013 yılı Japonya ve başbakan Abe için iyi geçti. Buna rağmen analist ve ekonomistler bu yıl(2014) için temkinliler, iyimser bir tahmin yapmak istemiyorlar. Geçen yılki başarı ve momentumu yakalamak zor diyenler de var, en iyi ihtimalle bu seviyeyi korur diye düşünenler de. Bu yorumları yapanlar Japonya’nın nasıl bir felaketin ucundan döndüğünü unutmuşa benziyorlar. Belki son 20 yılda ekonomik büyüme ve yapısal reform alanlarında pek çok kereler hayal kırıklığı yaratan Japonya için tarihin tekerrür edeceğinden endişeleniyorlar. Belki de ülkenin bozuk demografik yapısı, 11 trilyon dolara varak aşırı borçları (GDPnin %200’ü) onları korkutuyor. Önce Abe neden başarılı oldu kısaca onu bir hatırlayalım.

Siyasi istikrarı sağladı, çabuk sonuç alacak ekonomik kararları uyguladı

Başbakan önceliklerini iyi seçti. İlk olarak özel sektörün normal faaliyetlerini yapabileceği, yani kar edebileceği bir ortam yarattı. Peki bunu nasıl yaptı? Eski iktidar partisi olan DPJ (Demokrat Parti) iş dünyasının genel çıkarlarına ters düşen politikalar uyguluyordu. Ne yapmak istedikleri veya nasıl bir ekonomik felsefe takip ettikleri tam belli değildi.

Mesela nükleer kazanın maliyetini TEPCO (Tokyo Elektrik Idaresi) hissedarlarına yüklemeye kalkıştılar. Bir ara otoyollar bedava olsun dediler. Sonra bu kararın maliyetini kaldıramayıp geri adım attılar. Keza, çocuk başına 10,000 Yen kadar ödenek bağladılar ama bunu da sürdüremediler. 2008 Lehman krizi sonrası artan işsizlik sonucu bozulmaya başlayan sosyal adaleti tesis etmeye çalıştılar galiba ama hep muhalefet yapıp hiç iktidar olmadıkları için beceremediler.

Ayrıca liderlik sorunları da oldu. Üç yılda üç defa parti başkanı yani üç başbakan değişti. Bir de bunun üstüne 2011 yılında 9 şiddetindeki Tohoku depremi ve Fukuşima nükleer kazası gelince tam anlamı ile idari zaaf içine düştüler. Halk desteğini kesti, hükümetin meşrutiyeti sorgulanmaya başlandı bu da hisse senedi ve döviz piyasalarını vurdu. Deflasyon hız kazandı, Yen değer kazanmaya başladı, şirketler mal satamaz oldular ve ülke bir ekonomik felakete doğru pupa yelken açtı.

Böyle bir ortamda Liberal Demokrat Parti rakibin zayın yönlerini ve ülkenin temel sorunlarını iyi analiz etti. İlk olarak özel sektörü rahatlatmak gerektiğini gördü. Japonya esas itibarı ile ihracat ile kalkınmış bir ülke. Aşırı değerli para birimi sanayiyi mahvediyordu. Bu duruma ivedilikle bir son vermeyi hedeflediler. Başbakan Abe daha iktidara gelmeden gevşek para politikası uygulayıp enflasyon hedeflemesini cesaretlendireceklerini ilan etti. Bu plan tuttu. Yeni merkez bankası başkanı da kraldan çok kralcı oldu ve para muslukları açıldı. Yen hızla değer kaybetti, bir zamanlar dolara karşı 70 seviyesinde olan döviz kuru 100’e kadar geriledi. Bunun verdiği gaz ile şirketlerin faaliyet ve kar beklentileri arttı. Bu da hisse senetlerindeki çöküşü ve sermaye piyasalarından kaçışı engelledi. Sonuçta borsa %60 arttı, özel sektör kar patlaması yaşadı, deflasyon durdu ve Japonya için kabus bir tatlı rüya oldu.

Başbakan Abe’nin tüm yaptığı gerçekçi ve piyasalarda beklentisi oluşmuş sürdürülebilir politikaları tam uygulamak, siyasi istikrarı sağlamaktı. Gerisi kendinden geldi zaten.

2014 için herkes beklemede

Şimdi gözler 2014 yılında ne olacağında. Abe politikalarının iflas edip Japonya’nın yeniden çöküşe gireceğini tahmin eden de var, bu rüyanın burada sona erip yeniden duraklamaya döneceğini öngören de. En fazla eleştririlen yanı büyüme politikalarının muğlak olması.

Nisan ayından itibaren KDV %3 artacak. Bu nedenle şu aralar insanların tüketimi öne çektikleri varsayılıyor. Mesela geçen hafta sonu bir elektronik süpermarkete gitmiştim. Malları “şimdi al, Haziran ikramiye zamanında öde vergi farkı cebinde kalsın” sloganı ile satıyorlardı.

Burada bir parantez açıyorum. Japonya’da ücretler maaş artı ikramiye olarak verilir. İkramiyeler yazın Haziran ayında, ve kışın Aralık ayında ödenir. Ortalama brüt ücret 6 milyon Yen’dir. Kıdem seviyesine göre 14 ila 16 hatta 18 maaş ödeme yapılır. Yani özel sektörde büyük bir şirkette çalışan ortalama elemanın yılda eline toplam geçen para 7 ila 8 milyon Yen civarındadır. Bu miktarın %20sine yakın bir kısmı ikramiye aylarında ödenir. Parantezi kapatıyorum.

Nisan ayındaki KDV artışı nedeniyle Haziran satışlarının şimdilerde yapıldığı varsayılıyor. Bu nedenle yılın ikinci çeyreğinde tüketimin dip yapması bekleniyor. 1997 yılında da KDV artmış, ekonomi resesyona girmişti ve bir daha da çıkamamıştı.

Ben bu sene aynı senaryonun tekrarlanacağını sanmıyorum. Nedeni ise 2014 yılı Japonyası 1997 yılı Japonyasına göre zaten daha az tüketiyor. Japonya’nın ihtiyacı daha çok ihracat, ki bu nedenle Yen’in değer kaybetmesi iyi. Sabit sermaye yatırımı ve daha yüksek nominal gelir daha sonra gerçekleşecektir.

Anahtar sabit sermaye yatırımı ile ihracatta

Şirketler bu yıl sabit sermaye yatırımı yapmıyorlar çünkü hala ekonomik iyileşmenin kalıcı olduğuna inanmıyorlar. Oysa Japonya’nin sabit sermaye stoğu yani makine parkı eskidi. Verimli değil. Yeni yatırımların yapılması gerek. Bu yıl Yen değer kaybetmeye devam ederse ve mesela bazı ekonomistlerin beklediği gibi dolara karşı 120 seviyesini görmesi gündeme gelirse hem maaşlarda nominal artışlar olacak, hem de nominal büyüme ile ihracat kaynaklı büyümenin getireceği beklentileri gerçekleştirmek için sabit sermaye yatırımı başlayacak.

Bir üçüncü faktör de üretimi yurt dışına kaydıran firmaların tekrardan Japonya’ya dönmesi. Mesela bir kaç gün önce Canon yurtdışı üretimini Japonya’ya kaydırmaya karar verdiğini açıkladı. Bunun kalıcı bir trend olmasını beklemiyorum ama önemli bir gelişme. Özellikle Japonya’dan yatırım bekleyen Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Yen zayıfladıkça bu tip haberleri daha sık duyacagiz. Japonya ihracatını artırmaya bakacak.

Sonuç olarak, 2014 yılında Japonya’nın karamsarları utandırması yüksek bir olasılık. Bu momentum 2015 yılında devreye girmesi beklenen yeni tüketim araçları, mesela araba modelleri, ile birleşince önümüzdeki bir kaç yılda Japonya’daki bu rüzgarın durulması zor gözüküyor. Ondan sonra da olimpiyatlar var.

Bu senaryo Çin’in daralması, enerji fiyatlarının hızla artması, Avrupa veya ABD’de bir kriz yaşanması veya gelişmekte olan piyasalarda beklenenden büyük bir sorun çıkması sonucu geçerliliğini yitirir.

Abenomiks hakkındaki yazıların için burayı tıklayın.

Yeni Japon Merkez Bankası başkanı Kuroda neler yaptı? Burayı tıklayın

Yorumlar

  1. bu kadar gelişmiş,insanlari medeni ve kurallara uyan ,disiplinli ve çalışkan olan japonya bile bu kadar temkinliyken maalesef türkiye’ de durum iç açıcı değil.yolsuzlukların ortbas edildiği ,adaletin ve hukukun işlemediği teokratik bir yapıya doğru kayan ve giderek demokrasiden uzaklaşan bir türkiye’de 2014 yılı hiç de iyi şeyler vaad etmiyor maalesef..

    • Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımda biraz ifade eksikliği olmuş. Temkinli olan insanlar analist ve ekonomistler, Japonya makro dengeleri en bozuk ülke olduğu ve geçmişte pek çok kereler hayal kırıklığı yarattığı için bu kez de aynısının olmasından korkuyorlar.
      Yolsuzluk konusunda Japonya bugün çok temiz doğrudur. Ama bu noktaya Türkiye gibi çalkantılı bir yoldan geçerek geldiler. Aşağıdaki yazıyı refereans veriyorum ingilizce kusura bakmayın:
      “..corruption was a prevalent feature of Japan’s postwar economic boom, which was built on a close-knit alliance known as the “iron triangle” between Japanese businesses, politicians of the ruling Liberal Democratic Party (“LDP”), and elite bureaucrats.4 This close coordination guided Japan to its growth as the world’s second-largest economy, but it also created a culture of secret, backroom dealings which, when exposed, shocked the public. Some of the most notorious scandals of that era include: the Lockheed case (1976), which led to the conviction of former Prime Minister Kakuei
      Tanaka (and was partly responsible for the creation of the U.S. Foreign Corrupt Practices Act); the Recruit case (1989), which brought down the administration of Prime Minister Noboru Takeshita; the Zenecon (general contractors) cases (1993-1994), which resulted in several prefectural governors along with dozens of others being convicted, and one governor committing suicide; and the Bank of Japan / Ministry of Finance cases (1997-1998), which led to the arrests, resignations and suicides of several high-ranking finance officials.” (Bribery & Corruption by Global Legal Insights)

Yorum bırakın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s