Japonya kendi Gezi Parkı protestolarına karşı tazminat silahını kullanıyor
Burayı tıklayın Japonya Bülteni direkt posta kutunuza gelsin
Japonya’nın da bir “Gezi Parkı” protestosu var. Nükleer enerji karşıtı Çadır ve oturma eylemi. Japonya’da nükleer enerji santralleri Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nın (METI)’nın yetkisi altında. METI binası karşısında kamp kuran eylemciler 11 Eylül 2011’den, yani 715 günden bu yana Japon hükümetinin nükleer enerji politikalarını ve Tokyo Elektrik İdaresi’ni (TEPCO) protesto etmeyi sürdürüyorlar.
Japon hükümeti, çoğunluğu 50 ila 70 yaşında olan bu “çapulcular”la hukuk yolu ile mücadele ediyor. Bakanlık, Mart ayında çadır kurulan yerin hazine arazisi olduğunu söyleyerek eyleme son verilmesini ve toplam 11 milyon Yen (220,000 TL) zarar tazminatı ödenmesini talep etti.

Çadır eylemcileri (fotoğraf mahkeme dökümanlarından alınmıştır)
Başkent Tokyo’nun Bakanlıklar (Kasumigaseki) bölgesinden her gün geçerim. Sanayi Bakanlığı’nın binasının karşısındaki köşede saf tutan bu küçük ve pasifist grup ilgimi çeker durur. Yakından bakmak, hatta konuşmak istemiştim. Kısmet dünmüş. Grup temsilcileri ve avukatlarının düzenlediği bir basın toplantısına katıldım.
Eylemciler protestolarına 11 Mart 2011 depreminden 6 ay sonra, Fukuşhima felaketinin boyutları ortaya çıkıp da zamanın hükümeti ve TEPCO’nun yerel halkın ve mağdur olanların isteklerine sırt çevirmesi sonucu başlamışlar. İki yıla yakın zamandar gösterdikleri direniş sonucu Çadır anti-nükleer forumların yapıldığı, Japonya’da nükleer karşıtı protestoların referans aldığı bir türbeye dönüşmüş durumda.
Geçen ay Fukushima’dan denize 300 ton radyasyonlu suyun sızmasına neden olan bir kazanın kamuoyundan gizlenmiş olduğunun ortaya çıktı. Protestocular bu skandalın onlarn haklı olduğunu ortaya çıkardığını söylüyor. Ayrıca Fukushima’lı çocuklar arasında artan tiroid kanseri vakkalarından bahsedip, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Özel Sözcüsu Anand Grover’in Fukushima araştırmalarına dayanarak hazırlayıp 27 Mayıs’da sunduğu ve Japon Hükümeti’nin eleştirildiği raporuna gönderme yaptılar.
Hemen belirteyim, Japon Hükümeti Anand Grover’in raporunu bilimsel bulmadığı için ciddiye almamış, Dünya Sağlık Örgütü gibi bir grup farklı kurumlar tarafından hazırlanan araştırmaları baz aldığını açıklamış.
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
Fukushima’daki son sızıntıyı okumak için buraya tıklayın
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Bölgede gönüllü olarak görev yapan eylemcilerden biri (Taro Fuchigami) Fukushima’da sığınaklardaki sığınmacıların, radyasyon sızıntısı korkusu altında yaşadığını gördükten sonra olup bitenler hakkında iç ve dış kamuoyununun duyarlılığını artırmak amacı ile Çadır eylemine başlama kararını aldıklarını söyledi. Fukushima felaketinden sonra 160,000 kişi evlerini ve yurtlarını terketmek zorunda kaldı.
Nükleeri durdurun
Eylemcilerin istekleri şöyle: Nükleer enerji santrallerinin yeniden faaliyete geçmesi yolundaki planlar durdurulsun; Fukushima’lı ve tüm Japon çocuklarının yaşamı ve sağlığı güvence altına alınsın.
İlaveten eylemciler Japonya’nın nükleer enerji ihracatını da eleştiriyoristiyor. Bildiğiniz gibi Sinop’da yapılacak ikinci nükleer enerji santrali Japon teknolojisi ile kurulacak.
Çadır kurulduktan sonra bir müddet her Cuma akşamı METI önünde onbinlerce kişi toplanıp nükleer santrallerin durdurulmasını talep etmiş.
Hükümet gösteriye izin vermiyor, SLAPP ile caydırmaya çalışıyor
Hükümet Çadır eylemini sonladırmak için eyleme elebaşılık ettiğini tespit ettiği iki kişiyi mahkemeye verdi. Çadırların kaldırılmasını ve kamu malına verilen zarara karşı tazminat ödenmesini istiyor. Protestoculara göre bu bir çeşit taciz (harrasment). Hüküment dava yolu ve tazminat tehdidi ile eylemcileri caydırmaya çalışıyor.
İlk olarak ABD’de ortaya çıkan bu mahkemeye verme yöntemine SLAPP (Strategic Lawsuit Against Public Participation– Muhalif Katılımına Karşı Stratejik Mahkeme) deniyor. Davacı genelde bir hükümet, belediye veya benzeri bir kamu şahsiyeti oluyor ve muhalefet yapanları dava ederek tazminat talep ediyor. Davalarla boğuşmak zorunda olan muhalifler cayıyor ve yavaş yavaş ortalık güllük gülistanlık oluyor.
Göstericiler yaptıklarının anayasal güvence altına alınmış bir demokratik hak olduğunu söylüyor ve bu hakkın kullanılmasına saygı gösterilmesini talep ediyorlar.
Davalılar savunmalarında devletin enerji politikasının temelde yanlış olduğunu vurgulayıp, TEPCO’nun temizleme çalışmalarını yürütmediğini iddia ediyor ve davanın düşmesini istiyorlar. Ayrıca hükümet teknik bir hata yapmış; elebaşi diye teshiş edip dava açtıkları şahıslardan birisi aslında bambaşka biri. Polis MOBESE kameralarından belirlediği ve elebaşı olarak addettiği iki kişiye dava açıyor, ama bunlardan bir tanesinin olayla ilgisi yok. “Asıl elebaşı ile olan tek ortak noktası ikisi de kır saçlı” dedi davalıların avukatı.

Çadır eylemcilei bir bildiri okurken (mahkeme tutanaklarından)
Japonya reaktörleri durdurdu
11 Mart 2011 depreminden nedeniyle Fukushima nükleer güç santralinde(NGS) meydana gelen kaza ve sızıntı sonucu hükümet 54 nükleer santralinin tamamını durdurma kararı almıştı. Halen iki nükleer reaktörü işletmede. Başbakan Abe bu sayıyı 5’e çıkarmak istiyor. METI önünde 700 günden fazla oturma eylemi yapan eylemcilerin istediği Japonya’nın nükleerden tamamen çıkması.
Eylemciler polisted bir şiddet görmediklerini ama rahatsız edildiklerini söylüyorlar. Bu rahatsız edilmeler Abe başbakan olduktan sonra artmış ve bazı durumlarda tacize dönüşmüş. Mesela birkaç ay önce eylem yapmayan ama çadırdakilere yardım eden gönüllülerden birini sebepsiz yere tutuklayıp 13 gün gözaltında tutmuşlar. Arada bir polis sürekli gelip burunlarının dibine kadar girip 10-15 santim yakınlıktan videolarını çekiyormuş. Ne zaman bir yürüyüş yapacak gibi olsalar ve caddeye taşsalar güvenlik kuvvetleri anında olay yerine gelip toparlanmalarını söylüyormuş. Ancak bugüne kadar Gezi Olaylarında yaşanan türden bir arbede ve olay yaşanmadı.