Osman

27 Ağustos günüydü. Eşim ve çocuğumla tatildeydim. Masmavi gökyüzünün altında zümrüt yeşili denizle buluşan kıyı boyunca araba sürüyorduk. Yolun diğer tarafında hasat vakti gelmiş altın sarısı tarlalar ve onlar ile birleşen yeşil kayın ormanları vardı. Uzaklarda dar bir karayolunun, gün batımı renklerine bezenen ekinlerin arasından kıvrılarak aştığı tepeler pitoresk kompozisyonu tamamlıyordu.

Eğer Cennet’in pek çok tanımı var ise bu manzara onlardan biri olmalıydı.

Bir mesaj düştü telefonuma. Öğleden sonra 2 gibi. Ağabeyimden. “Arıyorum düşüremiyorum. Beni bir ararmısın?” Sonuna bir de not eklemiş. “Annemleri merak etme iyiler.”

Düşüncelidir Osman. Endişelenmeyeyim diye bu notu eklemişti belli.

Arabayı durdurup telefonunu tuşladım. Her zamanki sakin ve mülayim sesini duydum. N’aber dedi, İyidir dedim. Hayrola? Sanki her gün olan olağan bir olaydan basediyormuşcasına devam etti “Bir şey yok. Annemler iyiler merak etme. Yalnız bende bir şey çıktı”

Uzaktaki karayolunda bir kamyon belirip kayboldu. İnce bir sızı saplandı mideme. Göğsümde korktuğum zamanlardaki gibi belli belirsiz deli bir rüzgar esti.

Karın boşluğunda bir sertlik gelmiş eline. Kontrole gitmiş. Bir kitle görmüşler. Bunu alalım demiş doktoru. O’da olur demiş. Operasyon hemen bitermiş, dört günde çıkarmış hastaneden. “Önemli bir şey değil ama annemler merak eder. Sen gelebilirmisin?” diye sordu.

Devamını okumak için bu bağlantıyı tıklanyın...

Yorumlar

Yorum bırakın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s