Atsuşi Miyazaki Türkiye’de ne yapıyordu?
not: Bu yazıdaki fotoğrafların tamamı ARR Japan websitesinden alınmadır
not:”Son Mektup” bölümü yeni (19 Kasım) eklenmiştir
Van ilimizde 23 Ekim 2011 tarihinde 7.2 şiddetinde bir deprem oldu. Bu afetin ardından çeşitli yurtiçi ve uluslararası yardım kuruluşları malzeme ve ekip göndererek kurtarma çalışmalarına katkıda bulundular.
Bir Japon sivil yardım kuruluşu olan ARRJ, 26 Ekim’de Van’a üç kişilik bir yardım ekibi göndermişti. Ekibin elemanlarından Atsuşi Miyazaki, 9 Kasım günü 5.6 şiddetinde bir artçı depremin yıktığı otelin enkazından çıkarıldıktan 14 saat sonra öldü. Neden gelmişti Atsuşi Türkiye’ye? Neler yapıyordu burada? ARR Japan’ın bloglarını taradım ve aşağıdaki derlemeyi, yerine göre kendi yorumlarımı da katarak, hazırladım.
Ekibin misyonu ARRJ’in gönderdiği malzemeleri ihtiyaç sahiplerine sorunsuz ulaştırmak. Dernek, yiyecek, giyecek, temizlik gereçleri gibi günlük tüketilen malzemelerin acil tedarikinde sıkıntı doğduğunu geçmiş tecrübelerinden bildiğinden olsa gerek önce bu yardımları göndermiş.
Atsuşi Miyazaki, Miyuki Konna, Yumika Ota’dan oluşan ekip malzemeleri ihtiyacı olan evlere bizzat götürüp teslim etmekle görevlendirilmiş.
Bunları yaparken bir yandan da ikinci bir etap olursa nerede katma değeri olan bir yardım yapabiliriz diye düşündükleri ve çalışma yaptıkları da anlaşılıyor. Çadırlardaki ısıtma sorununa bu yüzden el atmayı istemişler. Bloglarına yazılanlara bakılırsa mevcut uygulamayı yetersiz, neredeyse zalimce bulmuşlar.
11 Kasımda Yumika Tokyo’da Van depremi hakkında bir sunum yapacak, rapor verecekti. Büyük bir olasılık ile ikinci aşama yardım içinde burada öneriler getirecekler, tartışacaklardı. Atsuşi öldükten sonra bu toplantı iptal edildi.
Ekibin faaliyetleri de, günlüklere yazılanlar da yardım malzemelerini ihtiyaç sahiplerine dağıtma misyonuna odaklanmış. Polemiğe girmemişler. Örneğin, Türk basınında çok sık okuduğumuz talan, yağma, kavga haberleri yok.
Daha doğrusu yazılanlar içinde Van’da bir kaos ortamı olduğunu ima eden hiç bir şey yok. Tam aksine gerekli organizasyonların iyi yapıldığı izlenimi veriyor okuyana.
Mesela, ekibimiz hangi köyde, ne kadar hasar olduğu bilgisine hemen ulaşabilmiş. Görevliler onları en faydalı olabilecekleri yerlere hızla yönlendirebilmişler. Köy köy, belde belde kaç ev yıkıldı, kaç aile açıkta kaldı, nereye ne kadar yardım gitti biliniyor. Bu bilgiler ışığı altında da ARR Japan elemanları yardımın gitmediği yerlere yiyecek ve giyecek ulaştırabilmiş.
Gittikleri köylerde ahalinin sessice sıraya girip beklediğini, çağrılınca da yardım malzemelerini alıp teşekkür edip gittiklerini yazmışlar. Bizim basında yazılan türden bir yağma veya kargaşa olduğu yönde bir rapor yok.
Acaba Japon oldukları için mi insanlar düzgün davrandı, yoksa basınımız bir-iki olayı allandırıp pullandırıp milleti gaza getirmek için abartarak mı kullandı?
Sağlık hizmetlerini de bu tip afetlerdeki koşul ve beklentilerle karşılaştırıldığında yeterliymiş gibi buldukları yönünde bir izlenim edindim. Hastanedeki doktor ve hemşire sayısınin ihtiyacı karşıladığını not ettikten sonra, çadır hayatının uzun süre devam etmesi durumunda nezle ve grip salğınlarından, kolera gibi bulaşıcı hastalıkların yayılmasından edişe edildiğini aktarıyorlar.
Halkın duygularını, günlük yaşamlarını, küçük ve büyük trajedilerini bir hikaye şiirselliği ile not edip aktarmışlar ve bu yolla yazılarını okuyan Japonlar ile afetzedeler arasında bir empati ve gönül bağı kurmaya çalışmışlar.
Önce keşif çalışması
Ekip elemanları ellerindeki sınırlı yardım malzemelerinin, afetzedelere en hızlı şekilde ulaşabilmesini sağlamak için önce bir keşif çalışması yapmış. Van ve çevresindeki hasara ilişkin bilgi toplamışlar, nereye ne kadar yardım yapılmış araştırmışlar. Henüz ulaşılamayan yerlerşim merkezlerinde hasarın en fazla olduğu beldeleri tarayıp çıkarmışlar.
Miyuki Konna ARRJ’in bloğuna yazdığı 2 Kasım tarihli güncesinde şöyle diyor:
Can ve mal kaybının çok yüksek olduğu Van’da, Türk basını tarafından sürekli gündemde tutulup her gün hakkında haberler geçilen Erciş ilçesi ile karşılaştırıldığında yardımların ulaşmadığı bir sürü köy vardı. Van Afet Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre büyükşehir sınırları içindeki 53 haneli 160 kişinin yaşadığı Mollakasım köyündeki tüm evlerin yıkıldığını öğrendik. Ayrıca 92 köyün 87sindeki yerleşkelerin bir bölümünün ya yıkılmış ya da çatlamalar sonucu kullanılamaz hale geldiğini anladık.
Afetzedeler için Kızılay çadırları tedarik edilmiş olsa da, bu çadırlarda sadece yere serilen bir battaniye olduğunu gördük. İnsanlar, gece sıfırın altına inen sert soğuk ve zor koşullarda sığınmaya ve yaşamaya zorlanıyordu”
ARRJ ekibi araştırma ve gözlemlerinin sonucu hasarı yüksek ama henüz yardım ekiplerinin ulaşmadığı köylerden Dibekdüzü Köyü(51 hane, 301 kişi), Yeşer Köyü (247 hane, 743 kişi), ve Göllü Köyüne (64 hane, 336 kişi), ve ayrıca özürlü vatandaşlara yardım kolilerini ulaştırmaya karar veriyor.Araştırmalarında hane halkı sayısını da göz önüne alıyorlar. “Bu bölgede aileler Türkiye ortalamasına göre de çok kalabalık. 6 çocuklu haneler bile var. Bu yüzden kolileri anne, baba, büyükler, ve 4 çocuk toplam 8 kişilik aile yapısına göre hazırladık” diyor Yumika Ota güncesinde.
Halk ile yakın temas
Grup sadece hasar tespiti yapmakla, görevlilerden bilgi almakla kalmıyor. Bizzat hastanelere, çadırlara gidiyor ve oradaki afetzedelerin durumunu yerinde gözlemliyor, onlarla konuşuyor, dertlerini dinliyor. 29 Ekim’de bir lisenin beden salonunda kurulan seyyar hastaneye gitmişler. Miyuki Konna burayı şöyle tanımlıyor:
Sabah saat 9’dan itibaren onlarca hasta ve yaralı akmaya başladı. Kimisi tek başına topallayarak, kimisi yakını veya akrabasının kollarında, kimileri de ambulanslarla getiriliyorlardı. Hastaları “kabul etmek” için kurulmuş çadırların oda vazifesi de gördüğü bu beden salonu, doktorların, yaralıların ve onların aile ve yakınlarının her gün bir arada olduğu bir mahşer yeri gibiydi sanki
Rıfat Ataş adında 65 yaşında bir amca ile konuşuyorlar. Ayağından yaralanmış ama pek önemli değilmiş. Doktor pansuman yatıktan sonra günde bir kere temiz suyla yıkamasını tembihleyip göndermiş. Eğer ağrısı artarsa hemen gelmesini de ekleyerek.
Hastanede Miyuki’nin gözüne babasının kucağında beyaz bir battaniyeye sarılmış halde gelen küçük bir kız çocuğu çarpıyor. Bir somyaya yatırılan minik kız korku ve endişe dolu gözlerle doktoru beklemektedir. Gerisini Miyuki’nin kaleminden okuyalım:
“Küçük Hümeyra 5 yaşında. Battaniyenin altından sarkan ayağı alçıya alınmış.「(ablam) Zelzelede öldü O」,「 ablam, öldü」diyor titreyen ve cılız bir sesle. Ve olanları anlatıyor. Deprem olduğu anda televiyon seyrediyormuş. 7 yaşındaki ablası Feyza mutfakta annesine yardım ediyormuş. Aniden şiddetli sarsıntı olmuş dolaplar devrilmiş, fırın düşmüş. Ablası Feyza da iki masanın arasına sıkışıp ölmüş. Hümeyra’nın olduğu yerde televizyon, soba gibi eşyalar devrilmiş ve Hümeyra’nın ayağını kırmış”
2 Kasım günü ziyaret ettikleri Dibekdüzü köyünde Hicret Kartal ile konuşuyorlar. 17 yaşında, depremde 4 aylık bebeği beşikte uyuyormuş- kaybetmişler. Ağır yaralı annesi Ankara’ya götürülmüş. “Bir an önce kavuşmak istiyorum” diyor Hicret, Miyuki’ye.Dibekdüzü köyü Van merkezden kuzeybatıya doğru araba ile 40 dakikalık yolda. Köydeki yaklaşık 50 binanın yüzde yetmişi tamamen yıkılmış ve kullanılamaz hale gelmiş. Köylülerden acil yiyecek malzemesi talebi gelmiş. Hane başına 1 kg. tavuk eti, 1 kg yağ ve 10 kg pirinç ulaştırmışlar. Temizlik malzemeleri bilahere ertesi gün ayrıca gitmiş.Bu malzemelerle sıcak pilav ve çorba yapılmış. Küçük çocukların pilava neşeyle ve oyun oynarmış gibi bir masumiyet içinde kaşık salladıklarını, Miyuki ve Atsuşi’yi görünce gülerek ve merakla yaklaşıp “Hello, Hello” dediklerini söylüyor. “O küçük çocukların elleri soğuktan ve kuru havadan çatlamış, dudaklarına kan toplanmıştı” diye yazmış Miyuki.

Yumika Ota da günlüğüne Beyikdüzü köy muhtar yardımcısı Adem Kara’nın (32) “depremden sonra 15 çadır ile 10 konteyner malzeme geldi ama en gerekli yiyecek malzemelerini temin etmekte çok güçlük çekiyorduk. Japon halkından gelen bu yardımlara çok müteşekkiriz” diye konuştuğunu not düşmüş.

Ekibin bir sonraki durağı Göllüköy. Miyuki Konna izlenimlerini 9 Kasımda ARRJ sitesindeki günlüğüne şu şekilde not düşmüş:
Ayın beşinde Van’ın merkezinden araba ile 25 dakika mesafedeki Göllüköy’e gittik. Evlerin yüzde 80’ni ya yıkılmıştı ya da içinde oturulamaz hale gelmişti. Halkın çadırlarda yaşadıgı bu beldedeki 70 aileye gıda, giyecek ve temizlik malzemelerinden oluşan koliler dağıttık.
Köylüler yardım malzemelerini almak için ailecek meydanda toplandılar, ve rehberimizin tarafından adlarının çağırılıp sıralarının gelmesini sessizce beklediler.

Yardım malzemeleri her evdeki ihtiyaca göre bölüştürülüyor (arkada Atsuşi Miyazaki, (kaynak: www.aarjapan.gr.jp)
Bu diyarda günler Japonya’ya göre çok daha kısa, öğleden sonra üç oldu mu hava kararmaya başladı. Meydandaki camiye akşam güneşi vurduğunda kırılan pencereleri açıkça görebiliyorduk.
Biz yardım kolilerini verdikçe köylülerin yüzünde gülücükler açıyor, neşeyle “sağol sağol” diye teşekkür edip paketleri alıp dönüyorlardı. Velisi ile gelen küçük bir ilkokul öğrencisi paketlere bakıp “ağır değil ne olacak ben de taşıyabilirim” deyip yüklendi, ama sonra da dönüş yolunda 5-6 metrede bir durup dinleniyordu.
Miyuki devam ediyor.
Köy muhtarı Sait Sidal adında 70 yaşında bir amca. Güler yüzle bize teşekkür ve minnetlerini şöyle iletiyordu “Taa Japonya’lardan böyle uzak bir yere geldiniz. Allah razı olsun. Sağolun, varolun, sağolun”
Van ilinin ücra köşelerine de devlet yardımı ulaşmaya başlamış ama, bu sefer de şehir merkezinde ihtiyaç sahiplerine çadır haricinde hiç bir yardım malzemesi gitmediği yolunda duyumlar aldık. Dönüp onlara yardım malzemesi dağıtacağız
Miyuki yardım kolilerinin muhteviyatını da vermiş: 10 kg pirinç, 2 kilo yağ, 1.5 kilo tuz, 750 gm şeker, 2.5 kilo fasulye, 1 kg makarna, 500 gm çay, 1 kutu domates, 1 kutu bisküvit, 2 takım erkek iç çamaşırı, 2 takım kadın iç çamaşırı, 4 takım çocuk iç çamaşırı, 1 kutu deterjan, hanımlar için 3 paket tampon veya orkid, 2 havlu, kutu vs.
Son mektup
Yukarıda okuduğunuz yazı ARR Japan derneğinin web sitesine 9 Kasım günü yüklenmişti. Miyuki bu satırları bir ihtimal sabah yazıyor. Türkiye ile Japonya arasında 7 saat fark var. Aynı 9 Kasım tarihi ile bloğa yüklenmiş.
Daha sonra bir yazı daha kaleme alıyor Miyuki. Türkiye saati ile akşam 8’den biraz önce e-posta ile Japonya’ya dernek merkezine gönderiyor. O sırada Tokyo’da saat 10 Kasım sabaha karşı 3 civarı.
Ancak o yazı sitede çıkamıyor.
Miyuki 9 Kasım günü akşamı son mektubunu yolladıktan yaklaşık 30 dakika sonra saat 8’i 20 geçe uğursuz bir gürültü gecenin soğunu bıçak gibi kesiyor. Kaldıkları otel 5.6 şiddetindeki artçı depremde yıkılıyor. Miyuki ve Atsuşi enkaz altında kalıyorlar.
Miyuki kurtarıldığında bilgisayar ekranının ışığı onu hayata bağladı diye bir haber çıktı gazetelerimizde. Bu mektubu yazdığı anlar olmalıydı.
Aynı enkazın altında kalan Atsuşi Miyazaki ise kaldırıldığı hastanede yaklaşık 14 saat sonra hayatını kaybetti.
O depremden hemen önce Miyuki’nin yazdığı o son mektup bugün, 18 Kasım günü ARR Japan sitesine yüklendi. Benim bu yazımın ilk baskısında aşağıda yazılanlar yoktu. Buyrun okuyun:
Türkiye’de bu sene 6 Kasım ilen 9 Kasım arası Kurban Bayramıydı. İslami takvimin 12inci ayının 10uncu gününden itibaren 4 gün boyunca, hali vakti yerinde olanlar Allah’a şükranlarını sunmak mealinde kurbanklık dana veya koyun satın alıp, etlerini fakirlere dağıtıyorlar.
Aynı Japonya’daki “Oşogatsu” (yılbaşı- EE) sırasında olduğu gibi resmi daireler özel şirketler, ve sokaklardaki dükkanların hemen hemen tamamı tatile giriyor. İnsanlar memleketlerine, köylerine dönüyor, bu kutlu günü aileleri ve yakınları ile birlikte geçiriyorlar. Yurtdışında yaşayanlar da akın akın geri geldikleri için yollar, uçaklar ve otobüsler çok kalabalık olabiliyor.
Biz, yılda bir kere kutlanan böyle bir bayramda Türkiye’de faaliyette bulunuyor olmayı kaderin bir cilvesi (işareti) diye yorumlayarak, bir adet kurbanlık dana alıp, depremde zarara uğrayarak ne zaman sona ereceği belli olmayan bir çadır yaşamına mahkum edilmiş insanlara dağıtmaya karar verdik.
Miyuki mektubun bu kısmında 5 Kasım akşamı bir çiftliğe gittiklerini ve 200 kilo et çıkacak bir dana aldıklarını anlatmış. Dana şehir merkezinde kasaplara kestirilip eti paketlere konulmuş. Bayram günü de arabaya atlayıp şehir dışında çadırkentte yaşayan vatandaşları ziyarete gitmişler. Çok çocuklu ailelere öncelik vererek hane başına 4 kiloluk paketleri 50 haneye dağıtmışlar.
Ekip elemanları teker teker çadırları dolaşmış, içeri girmiş ve “bayramınız kutlu olsun” diyerek etleri vermişler. “ziyarete gelenlere şeker ikram etmek bir bayram geleneği . Biz de etlerle beraber akide şekeri, çikolatala dolu paketleri yanımıza alıp çocuklara bol bol dağıttık, ikram edilen tatlı ve şekerleri de aldık” diye yazmış Miyuki Konna.
Etleri alanlar “teşekür ederiz” diye memnuniyetlerini belirtiyorlardı. Erkeklerden bazıları (sağ) ellerini göğüslerinin üzerine koyup “sağolun” anlamına gelen bir hareket yaptıktan sonra ikramımızı kabul ediyorlardı. Türkler misafirlerine çok hürmet gösteren bir millet. Yaşadıkları yer çadır bile olsa “buyrun soğukta kalmayın içeri girin” diye bizi davet ediyorlardı.
Delal Tokel 20 yaşında. “Hala artçı depremler sürüyor. Her gün endişe içindeyiz. Şimdi bir gelirim olmadığı için şükranlarımızı sunamayacağımızı sanmıştım ama Allah Japonlardan razı olsun sayenizde bu akşam kurbanlık yiyebileceğiz” diye konuştu. Damla Aslan 16 yaşında. “Devletin yardımları bir türlü ulaşamıyor. Memleketin kalan kısmı bayram havasında bizi unuttular diye düşünürken ve ümitlerimizi yitirmişken geldiniz, o yüzden çok mutluyuz” diyordu.
Miyuki çocukların çok sevindiğini yazdıktan sonra, depremzedelerin etleri kavurma yapıp ekmek arasına koyup da yediklerini de not etmiş.
Mektubunun son bölümünde de yardım ekibinin kurbanlık dana alıp et dağıttığı haberi yayılınca Anadolu Ajansı’nın bunu haber yapıp tüm Türkiye’deki TV ve gazetelere geçtiğini de aktarmış.
Miyuki ve Yumeka’nın yazdıklarından bugünlük aktaracaklarım bu kadar. Son mektup kısmı yeni eklendi. Kurbanlık et dağıttıklarını gazetelerden okumuştum ama bu kararı hangi şartlarda aldıklarını ve nasıl uygulamaya geçirdiklerinin detaylarını bilmiyordum.
Belli ki Van ve çevresinde geçirdikleri ilk 10 gün onları çok etkilemiş. Halk ile bir bağ oluşmuş aralarında, O’nlar Van ile, Van da O’nlarla iletişim kurabilmiş. Başka nasıl açıklanabilir bir Kurban Bayramı arefesinde böyle bir karar vermek ve uygulamaya koyabilmek? Hem de Göllüköy’de bütün bir gün yardım dağıttıktan sonra alıyorlar bu kararı ve o günün akşamı apar topar bir çiftlik bulup kurbanlığı seçiyorlar. Sadece seçmekle kalmıyorlar, kasabını, paketleyicilerini falan da ayarlıyorlar.
Sadece yardım götürmediler oraya. Halkın önem verdiği, bağrına bastığı değerlerini ve geleneklerini öğrendiler, yardımı “ikram” yaptılar, insanları sadece madde ile değil, manevi olarak da mutlu ettiler.
Atsuşi Miyazaki için ARRJ 6 Aralık günü öğleden sonra Nihon Seinenkan da bir anma töreni düzenleyecek.
ARR Japan websitesine buradan ulaşabilirsiniz
Atsuşi Miyazaki için Facebook’da bir sayfa açılmış, tıklayın ve ulaşın
Bu yazıyı beğendi iseniz aşağıda linkleri verilen yazılar da ilginizi çekebilir
Atsuşi-san ile ilgili yazdığım ilk yazı