Olimpos Dağındaki Trajedi
Olympus’u bilirsiniz. Hani şu fotoğraf kamerası üreten Japon şirketi. Aslında artık bu müessese endoskop ( yemek borusu, mide, oniki parmak barsağı ve kalın barsağın incelendiği tetkik yöntemlerinde veya ameliyatlarda kullanılan tıbbi cihaz) ürünleri ile biliniyor. Fotoğraf makinaları satarak eskisi kadar rekabet edip kar yapamıyor.
İşte bu Olympus geçen Cuma (14 Ekim) günü yönetim kurulu Michale Woodford’u apar topar kovdu. O da gitti basına Olympus yolsuzluk yapıyor beni bu yüzden attılar elimde dosyalar var diye demeç verdi. Yönetim kuruluna yazdığı zehir zenberek dışarı sızdı. Şirketin hisseleri iki günde %40 çöktü. Yaklaşık 3.2 milyar dolarlık piyasa değeri buhar oldu.
Firmanın ilk “Gaijin” patronu, sadece iki hafta önce atanmıştı
Olympus Nisan ayında Michael Woodford’u şirketin en önemli pozisyonlarında biri olan Operasyon Müdürlüğüne getirmişti, iki hafta önce de en yetkili pozisyona Genel Müdürlüğe (CEO) atadı. Woodford Olympus’un 30 yıllık elemanı. İngiliz. Firmanın ilk yabancı (“gaijin”) patronu.
Geçen Cuma, yönetim stili şirket kültürü ile bağdaşmadığı gerekçesi ile adamcağızı apar topar kovdular. Tek adam tipi despot bir patronluk yapmaya kalkmış, elemanları, özellikle de orta düzey müdürleri aşağılayan, ve ezen bir tarzı varmış.
Oysa işin arkasında Woodford’un geçen haftaki yönetim kurulu toplantısında üst düzey yöneticiler hakkında gündeme getirdiği görevi ihmal ve usulüzlük iddiaları var. Michael Woodford tarafından yönetim kurulu başkanı Kikukawa’ya yazıldığı iddia edilen mektup tam bir ibret belgesi.
Gazetelere “dosya” verdi
Olympus Michale Woodford’ı kovunca O da gitti Financial Times’a ve BBC’ye yönetim kurulunu, kendisini bu pozisyona getiren çalışma arkadaşlarını ve eski patronunu şikayet etti. Elimde dosyalar var, geçmişte yapılan şirket satın almalarında fazlası ile yüksek meblağlar ödendi, görev ihmali ve belki de görevi kötüye kullanma var, geçmiş hesapların irdelenip, fahiş fiyatla bilançoya kaydedilen bazı varlıkların yeniden değerlendirilip zararın defter değerinden düşürülmesi gerek dedi (habere buradan ulaşabilirsiniz ama “kayıt olmanız” gerek).
Şirket kendisini mahkemeye vermeye hazırlanıyor ama Woodfard hiç oralı değil. Aksine resmi ve hukuki soruşturma açılırsa tüm bildiklerimi serbestçe söyleyebilirim diye seviniyor. Ayrıca İngilizs ermaye piyasası kurulu Olympus’un hesaplarına inceleme getirmeye hazırlanıyor.
Hisseler anında göçtü, iki günde %40 değer kaybı oldu. Zararın piyasa değeri yaklaşık 3.2 milyar dolar ediyor. Şirketin borsadaki işlem hacmi bir anda 100 katına çıktı. Analistler birbiri ardına şirket hakkındaki olumlu fikirlerini değiştirdiler. Tam bir kaos ortamı, can pazarı oluştu.
Satınalma fiyatları “hileli” mi ?
Michael Woodford şirketin eski yönetimini, 2008 yılında bünyesine kattığı Gyrus’a çok yüksek fiyat vermekle, ve bu satınalmada aracı olan kuruma usulsüz, fazla, ve şaibeli ödeme yapmakla suçluyor. Ayrıca geçen 6 yıllık dönemde yapılan diğer şirket alışlarında da usulsüz işlem yapıldığını ve aracı kurumlara gereğinden fazla komisyon ödendiğini iddia ediyor.
Olympus’un bilançosunda defter değerinin yarısına yakın bir meblağı gayri-maddi (intangible, goodwill) varlık. Woodford, satın alınan şirketlerin nakit akışının bu kadar büyük bir meblağı haklı göstermediğini, defter değerinin yeniden hesaplanması gerektiğini, bu takdirde büyük bir olasılıkla karşılıksız bir zararın ortaya çıkacağını söylüyor. Muhasebe hesapları şişirilmiş ve usülsüz demeye getiriyor.
Ayrıca, aracılık yapan kuruluşa çok yüksek meblağlarda komisyon ödendiğine, Cayman adası menşeili bir kurumun işlemden sonra kepenkleri kapattığına ve artık faaliyet göstermediğine dikkat çekiyor.
Hikayenin içinde açgözlü bir yatırım bankası veya aracı kurum da var yani. ” Wall Street’i İşgal Et” hareketi tüm dünyada yayılırken patlayan bu skandal şirket yöneticilerinin görevi kötüye kullandıkları, finans sektöründe çalışan bankerlerin haksız kazanç elde ettikleri yolundaki önyargıları kuvvetlendirecek ve kamçılayacak.
Şirketin genel müdürü kendi şirketini ispiyonluyor
Woodford bu iddialarını PCW’ye yaptırdığı teftiş sonuçları ile desteklemiş. Yalnız, bu teftiş kararını kendisi tek başına, diğer yönetim kurulu üyelerine danışmadan almış. Denetçi kuruluşa bu iş için gerekli belgeleri de kendisi “sızdırmış”.
Sonuçlar ilk defa geçen haftaki Kurul toplantısında açıklanmış. Woodford, teftiş sonucunu ifşa ettikten sonra kendisini bu göreve getiren eski başkan ve yardımcısını hile ve usulsülük yaptığını ima ederek istifa etmelerini talep etmiş.
Onlar da istifa etmek yerine Woodford’ı işten atmışlar. Olay bu.
Son yıllarda dosyalar yolu ile rakibi tasfiye etmek ülkemizde çok moda olmuştu. Bu yönden Woodford’ın yaptığı aslında “Türk usulü darbe” girişimi. Kimbilir belki de kendisinin Akdeniz sahillerimizde bir yazlığı vardır, bu tip hikayeleri görerek, dinleyerek etkikenmiştir. Ama Japon şirketinde bu yöntem sökmedi o ayrı mesele.
Şirketleri nasıl değerlemeli
Türk usulü darbe benzetmesi işin şakası. Öte yandan, özellikle büyüme stratejilerini M&A (birleşme ve satınalmalar) ile icra eden firmalar arasında bilançosunda gayri-maddi varlık taşıyan bir sürü şirket var. Olympus vakkası but tip şirketlerin değerlendirilmesinde önemli bir mihenk taşı olabilir. Bu tip anonim şirketlerin defter değerinde belirtilen varlıklar iskontoya uğrayabilir.
Japon yönetim felsefeleri birer birer çöküyor mu?
Japon efsanesi bir balonmuydu? Ortadaki tek gerçek olağanüstü bir disiplin ve fedakarlıkla çalışan Japon işçilerimiydi? Japon yönetimi denilen tarz içi boş bir deyimden ibaret miydi?
Olympus tıbbi cihazlar (endoskop, mikroskop vs) ve fotoğraf kameraları dalında hem Japonya’da hem de dünyadaki en iyi şirketlerden biri. Yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları piyasada bomba etikisi yaptı. Dolayısı ile Japonya’nın ve Japon yönetim tarzının da güvenilirliğini de etkileyebilir.
Michael Woodford bu şirketin 30 yıllık elemanı imiş. Bu hesaba göre 1981 de Olympus’da çalışmaya başlamış demektir. Tam da Japon şirketlerinin globalleşme adı altında büyük çapta yabancı tabiyetli eleman almaya başladıkları seneye denk geliyor. Woodford’ın bunca yıl içinde bulunduğu kurum ve çalışma arkadaşları ile böylesine trajik bir kavgaya girmesi, Japon şirketlerinin eleman alma ve yetiştirme yöntemlerini de sorgulatacaktır.
Mart ayındaki 9 şiddetinde Tohoku depremi akabinde tedarik kanalları çökmesi de dünyaca meşhur “kanban” tedarik felsefesinin sorgulanmasına yol açmıştı. Kanban bilindiği gibi Toyota’nın dünyaya tanıttığı bir envanter kontrol felsefesi. Depremden ve Tayland’daki sellerden sonra güvenilirliği sorgulanmaya başlandı.