From Ağustos, 2013

Japonya kendi Gezi Parkı protestolarına karşı tazminat silahını kullanıyor

Burayı tıklayın Japonya Bülteni direkt posta kutunuza gelsin Japonya’nın da bir “Gezi Parkı” protestosu var. Nükleer enerji karşıtı Çadır ve oturma eylemi. Japonya’da nükleer enerji santralleri Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nın (METI)’nın yetkisi altında. METI binası karşısında kamp kuran eylemciler 11 Eylül 2011’den, yani 715 günden bu yana Japon hükümetinin nükleer enerji politikalarını ve Tokyo Elektrik İdaresi’ni (TEPCO) protesto etmeyi sürdürüyorlar. Japon hükümeti, çoğunluğu 50 ila 70 yaşında olan bu “çapulcular”la hukuk yolu ile mücadele ediyor. Bakanlık, Mart ayında çadır kurulan yerin hazine arazisi olduğunu söyleyerek eyleme son verilmesini ve toplam 11 milyon Yen (220,000 TL) zarar tazminatı ödenmesini talep…

Japon başbakanının 2. orta doğu çıkarması

Japonya Bülteni’ne üye olmak için burayı tıklayın Japonya başbakanı Abe 24 Ağustos Cumartesi günü 3 Orta Doğu ülkesi Bahreyn, Katar, Kuveyt ile Doğu Afrika’daki küçük Cibuti Cumhuriyeti’ni kapsayan resmi dış gezisine başladı. Bu gezi başbakanın 8 ay içinde bölgeye yaptığı ikinci dış gezi. Daha önce Mayıs ayında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye’ye gitmişti. Hatta o ziyarette sayın başbakanımız kendisinden Tokyo’nun olimpiyat yarışından çekilmesini sağlamasını talep etmişti. Neden gidiyor Abe bu bölgeye bir önceki gezisinin üstünden daha üç ay henüz geçmişken? Birinci hedef ekonomik ve uluslararası ilişkileri geliştirmek. Başbakana 50 kişilik bir işadamı gurubu eşlik ediyor. Petrol, ve enerji kaynakları…

Osman amca hastalıktan öldü

Oğlumda kıtalar arası yolculuklarda görülen uyku düzensizliği (jet lag) var. Şiddetli değil ama normalde 21:00-22:00 arası olan uyku saati şimdilik 23:00’den sonraya kaymış durumda. Yatınca ben de yanında kitap okuyorum ki uyuyabilsin diye. Yoksa gözü açık tavana bakıyor, oynamak istiyor veya sık sık kalkıyor. Ayrıca nedenini tam olarak anlayamadığı bu durum onu korkutuyor. Saat 23:30’a geliyordu. Okuduğum kitaba dalmıştım. Kaan’da sessiz sessiz uyumaya çalışıyordu. Birden bana döndü. “Onur ve Mert Osman amca’nın çocukları” dedi. “Evet” dedim, “Senin de kuzenlerin. Kardeş gibidir kuzenler çok yakındırlar”. “Kuzenlerim” diye tekrarladı sırtını bana dönerken ama hemen denebilecek kadar kısa bir süre sonra yeniden yüzünü…

Bir Japonya-Türkiye dolunay hikayesi

Dolunayın insanları etkilediğine, değiştirdiğine inanılır. Beni değiştiriyor. Normal zamanlardaki ben ile zıt bir insana çeviriyor. Dinginleşiyor, daha romantik oluyorum. Astrolojide burç yorumlamalarında da önemli bir unsurdur dolunay. Efsanelere sahne olmuştur. Kurt Adam dolunayda geçer. Bazı insanlar bu nedenle tedirgin olurlar dolunay zamanlarında. Türk mitolojisinde de önemli bir yeri var. Bozkurt’un asaleti dolunayda belli olur. Bazılarını ise hülya alemine götürür. Deniz ve mehtap, yani ay ışığı, dolunayda en güzeldir. Romantiktir. Ben dolunayın bu yanını severim. Herkesin dolunay ile ilgili bir hikayesi olduğunu sanıyorum. Deniz kıyısında, dağ başında, belki de şehrin bir köşesinde. Dolunay kendine baktırmayı bilir, kıskançtır. Benim de bir hikayem…

2020 Olimpiyat yarışında İstanbul ve Tokyo’ya şok

* Güncelleme (23 Ağustos) Yazının genel akışında düzenleme yapıldı, son paragraf eklendi  Japonya Bülteni’ne üye olmak için burayı tıklayın 2020 yaz olimpiyatlarına ev sahipliği yapmak için üç metropol yarışıyor. Bunlar, İspanya’nın başkenti Madrid, doğduğum ve hayatı tanıdığım şehir İstanbul, ve 20 yıla yakın bir süreden beri ikamet ediyor olduğum Tokyo. Kazananın ilan edilmesine iki buçuk haftadan az süre kaldı. Kimin şanslı görüldüğünü piyasadaki somut verilere bakarak anlayabiliyoruz. “2020 olimpiyatları hangi şehirde yapılacaktır”ın bahis oranları Londra’lı iddia şirketleri verilerinde var. Bahisçiler arasında İstanbul’un kazanma olasılığı %30-35’lerden %23’e kadar geriledi. Adaylardan Tokyo açık farkla yarışı önde götürüyor. Son beş ayda bu konuda Japonya Bülteni’ne dört…

Ankara’dan İzmir’e giden yataklı tren

Bayram tatilimin öncesi ve sonrası Türkiye’deyim. İlk hafta Ankara’daydık. Sonrasında yataklı tren ile yapılan nostaljik bir yolculukla İzmir’e geçtik. Demir tekerleklerin raylarda çıkardığı yankılı seslere, makas değiştirirken oluşan sarsıntılı gürültülere, ve hemzemin geçit çan-çanlarına olan tutukumun kökü çocukluğumdaki bayramlarda ailecek Karşıkayaka’ya yaptığımız tıngır mıngır tren seyahatlerine kadar gider. Eski trene tenzil-i rütbe İzmir Mavi Treni’nin tarifeli seferi 15 saat sürüyor. Kalkış saatinden yirmi dakika önce gara geliyoruz. Yataklı trenler eskiden Birinci Yol’dan kalkardı. Şimdi 4. Yol’a alınmışlar. Ankara Garı girişindeki birinci peronda yolcularını bekleyen yeni ve azameti Hızlı Trenin yanından geçerken Woody ve Buzz çocuk filminden bir dekorun içindeymişim gibi hissediyorum kendimi. Pırıltılı ve…

İstanbul’dan çıkıp Japonya’yı fetheden bir dünya markası: Saba-Sando

Saba Sando=Uskumrulu Sandviç. Yani, bildiğimiz balık ekmek. Eskiden Haliç girişi iki yakada balıkçılar sandallarından satarlardı. Şimdi çoğunlukla turistikleşmiş ve hayli kalabalık Eminönü tarafında pazarlanıyor. Karaköy yakası daha sakin ama burada balık ekmek karada yapılıyor, denize bakarak yiyorsunuz. Kayıklar da artık cılız sandal değiller saltanat kayığı gibiler. Japonlar Türk mutfağını iki ayrı sınıfa ayırır: fiyatı yüksek menüsü ağır ve zengin Osmanlı ve klasik Türk mutfağı  “A-Sınıfı”dır, günlük tüketilen ve yerel kültüre mal olmuş menülere de “B-sınıfı” derler. Bazı seyahat yazarları tarafından balık ekmek bu B-Sınıfı Türk mutfağının kralı olarak tanımlanıyor.  Yolculuk rehberi olarak yazılmış kitaplarda mutlaka var. Internet üzerinde basit bir aramada ise…

10 yaşımdayken doktor ya da pilot olmak isterdim

* TURING’in dedem ile yazdığı yazıyı 10 Ağustos 2014 tarihinde ikinci paragraf olarak parantez içinde ekledim.  10 yaşındayken yaşıtlarımın çoğu gibi ya doktor ya da pilot olmak isterdim.  Annemden hep hikayelerini dinlediğim dedem Bekir Sıtkı Erbuğ askeri doktordu. Savaş yıllarında ve sonrası genç Türkiye Cumhuriyeti döneminde memleketin her köşesini gezmişti. Baba tarafından dedem Ahmet Şükrü Emed kendi dalı olan nöroloji ve psikiyatrinin meşhur isimlerindendi. Hastaneler kurmuştu (TURING kurumu, bir dönem başkanlığını da yaptığı dedem ile ilgili bir yazı hazırlamış. 10MB’lık dosyayı burayı tıklayarak okuyabilirsiniz) Bu nedenle olsa gerek doktorluğun anne ve babamı memnun edecek tek meslek olduğunu düşünürdüm. Komşu veya akrabalarla…

Uçuş yorgunu

18 gün aradan sonra tekrardan rotayı İstanbul’a çevirdim. Bu kez seyahatın amacı %25 iş kalanı tatil, ailemi ve arkadaşlarımı görme. Hanım ve 7.5 yaşındaki oğlum Kaan da beraberimde. Kaan bana son zamanlarda kızgın, çok Türkiye’ye gidiyorsun beni götürmüyorsun diye. Nisan sonundan beri dördüncü, son 10 aydaki yedinci Türkiye seyahatım. Bu seyahatlar tatil amaçlı değildiler ama bunu oğlana anlatmak güç. Türkiye Kaan için dev bir Disneyland, Alice Harikalar Diyarında gibi hissediyor kendini. Trafik ışıklarına aldırmayan insanlar, sokaktaki çukurlar, hele o iş makinaları, kepçe ve vinçler açık açık ortalıkta. Yok bunlar tabii Tokyo’da, her şey düzenli vinçleri dozerleri ancak uzaktan bariyerlerin arkasından…